15 Şubat 2015 Pazar




 KADIN  OLMAK



Gün gelir, seçimler yapmak zorunda kalırız. Yapacağımız seçimler karakterimizi yansıtır aslında. Ve bir kadın iki seçenek arasında sıkışıp kaldığında yaşamını insanca sürdürebilmek için bir tercih yapmak zorundadır. Erkeklerin hep başrol oynadığı, eğitimli-eğitimsiz kadınların ise hep yan rollerde olduğu güzel ülkemde, kadının yalnızlığı tercih etmesi ne yazık ki, her zaman mümkün olmuyor. Her zaman diyorum, çünkü yalnızlığı tercih eden kadınların bazıları ya kocaları/eski kocaları, ya da erkek kardeşleri tarafından sokak ortasında, toplumun gözü önünde öldürülüyor. Olaya  kimse müdahale etmiyor. "Karı-koca arasına girilmez" gibi saçma bir nedenden dolayı. Bu saçma neden de erkeklerin işine geliyor: Karısını, kız kardeşini rahatlıkla, gözünü kırpmadan öldürebiliyor, kimsenin karışmayacağını bilerek. Namusu zihinlerde değil de, başka yerlerde arayanların böylece namusları kurtuluyor. Bu zavallıcıklar öyle sanıyorlar; kendilerini doğuranın da bir kadın olduğunu unutarak.


"Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin,"  "Kızını dövmeyen dizini döver," gibi atasözlerine sahip, " Kadına, kaşık düşmanı" denilen bir toplumda bu zihniyetle yetişen, yetiştirilen erkeklerin, ileride baba olduklarında kızlarını dövmemeleri, kaşık düşmanı olarak gördükleri karılarını/kızlarını  öldürmemeleri mucize sayılır. Abarttığımı düşünenlere kırsal kesimde "kadın" olarak yaşamalarını öneriyorum. Gerçi, kasaba ve kentlerde de durum farklı değil, maalesef.

Cinselliğin tabu olarak görüldüğü, aile içinde konuşulmadığı, okullarda ders olarak okutulmadığı bir ülkede, yasaları değiştirip kadına şiddetin ve kadın ölümlerinin durdurulacağını sanmak bence hayalperestlikten öteye gitmez. Çünkü, adaleti sağlayan yasalar mıdır sorusunu sormak gerekiyor. Bu soruyu Av. Ömer Günel, Aydın Barosu Bülteninde şöyle cevaplıyor:

Adalet nedir ? Hukuk ve yasalar adaleti gerçekleştirmek için yeterli midir?
Hukuk ve adalet günlük konuşma dilinde , genellikle eş anlamlı olarak kullanılır. Ancak bu iki kavramı birbirinden ayırmak gerekir. Hukuk tarihinde adaleti temel alan akımlar olduğu gibi, adalete hiç yer vermeyen akımlara da rastlamak mümkündür. Hukuk, düzen demektir. Her düzenin de adaleti gerçekleştirdiği söylenemez. Hukuku etkin ve geçerli kılan ,onu uygulayan güçtür.Ancak gücün varlığı , adaletin göstergesi değildir. Adaletin aranması ve gerçekleştirilmesi, hukukun en önde gelen görevi olması gerekir.
Sözlüklerde adalet kavramı , genel olarak yasalara uygunluk anlamında ele alınmıştır. Aslında adaletin boyutları yasaların ötesindedir. Yasaların tam ve doğru uygulanması, bir anlamda adaleti sağlayabilir , ancak , adalet için yeterli değildir. Yasalar ölçü olarak alındığında, yasalara aykırı düşen , uymayan kararlar uygulamalar adaletsiz sayılır. Ancak yasalara bağlı olmayan onların dışında bir adalet kavramı vardır. Buna yasa üstü adalet diyoruz. Yasa üstü adalet yasalardan önce de sonra da vardır. Yasa üstü adalet , ? adalet ülküsü veya düşüncesi?dir.


Yani, yasaların tam ve doğru uygulanması, bir anlamda adaleti sağlayabilir, ancak, adalet için yeterli değildir. Adaleti sağlamaya yardımcı olan bir de "vicdanımız" vardır ki, La Martin' in dediği gibi; "VİCDAN, kanunların kanunudur." 


Daha ne yazabilirim, bilmiyorum. Bir kadın olarak ve de anne, içim acıyor, yüreğim parçalanıyor Özgecan Aslan' a, şiddet gören ve öldürülen tüm kadınlara. Kadın ölümlerini ve kadına şiddeti önlemek için yasalar değiştirilsin, cezalar ağırlaştırılsın elbette. Ama öncelikle, toplumsal zihniyetimizi değiştirmemiz ve "törel bilinç"i yükseltmemiz gerekiyor. Kısacası, ülkemde kadın olmak zor, hem de çok zor.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder