22 Kasım 2014 Cumartesi




SENECA

(Asıl bilgelik, gerçekliği ne zaman kendi isteklerimize göre şekillendirebileceğimizi, değiştirilemeyecek olanı ise ne zaman sükunetle kabulleneceğimizi bilmektir.)



Photo: Seneca Kulesi/Korsika. (en.wikipedia.org)


Stoacı filozof Seneca, hayatı boyunca inanılmaz felaketler yaşamış ya da bunlara tanık olmuştu. Pompei deprem yüzünden yerle bir olmuş, Roma ve Lugdunum yanıp kül olmuş, Roma halkı ve imparatorluk Neron' a ve ondan önce de Caligula' ya - Suetonius' un daha güzel ifadesiyle "canavar" a boyun eğmek zorunda kalmıştı. (Canavar bir gün... şöyle bağırmıştı öfkeyle, "Keşke bütün Romalıların boynu tek bir boyun olsaydı!")

Seneca kişisel kayıplar da vermişti. Aslında o, politikada kariyer yapmak üzere eğitim almıştı ama yirmili yaşlarında verem olduğundan şüphelenilmiş, Seneca hastalığın geçmesi için altı yıl beklemek zorunda kalmış, bu sırada intiharın eşiğine gelmişti. Sonraki yıllarda politikaya atıldığında ne yazık ki Caligula tahta geçmiş bulunuyordu. 41 yılında Canavar' ın öldürülmesinden sonra bile iyi bir mevkiye gelemedi.İmparatoriçe Messalina' nın bir entrikası sonucu, hiç suçu olmadığı halde, Korsika Adası' na sürgüne yollandı. Nihayet Roma' ya geri çağrıldığında , hiç istememesine karşın, imparatorluk yönetimindeki en önemli görevlerden birini üstlenmek zorunda bırakıldı - Agrippina' nın oniki yaşındaki oğluna yani on beş yıl sonra karısının ve dostlarının gözleri önünde hayatına son vermesini emredecek olan Lucius Domitius Ahenobarbus' a öğretmenlik yapacaktı.

Seneca bu düşkırıklıklarına göğüs germesini sağlayan şeyin ne olduğunu biliyordu:
       Hayatımı (felsefeye) borçluyum; üstelik düşkırıklıkları karşısında sağlam durmak felsefeye karşı taşıdığım sorumlulukların en küçüğü.

62 yılının Şubat ayında Seneca değiştiremeyeceği türden bir gerçekle yüz yüze gelmişti. Neron eski öğretmeninin sözünü dinlemekten vazgeçmiş, onu yanından uzaklaştırmış, ondan mahkemede başkalarına iftira etmesini istemiş ve cinayetlerini, cinsel sapıklıklarını rahatça uygulamaya geçirebilmesi için kendisine yardım etmek üzere imparatorluğun yüksek rütbeli memurlarından biri olan Ofonius Tigellinus' u görevlendirmişti. 
..............................
Ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunu anlayan Seneca mahkemedeki görevinden istifa etmek, Roma dışındaki villasında sessiz sakin yaşamak istiyordu. Filozof iki kez istifasını vermiş olmasına karşın Neron, her defasında onu omuzlarından tutarak sevgili öğretmenine zarar vermektense ölmeyi yeğleyeceğini söyleyip istifaları reddetti.ancak Seneca böyle sözlere inanmayacak kadar deneyimli bir adamdı.

Seneca da kendini felsefeye adadı. Neron' dan kaçamıyordu; mantığı da ona kaçamayacağı şeye boyun eğmesi gerektiğini söylüyordu. Huzursuzluk içinde geçen bu yıllarda Seneca kendini doğa bilimine verdi; dünya ve gezegenlerle ilgili bir kitap yazmaya başladı. Kocaman gökyüzüne bakıyor, yıldızları inceliyor, ucu bucağı olmayan denizlerle, yüksek dağlarla ilgileniyordu. Şimşekleri gözlemleyip şimşek çakmasının nedenleri üzerine fikir yürütüyordu.

Seneca depremler üzerine de kafa yormuş; toprağın içine sıkışan ve dışarı çıkmak için bir yol bulmaya çalışan havanın depreme yol açtığı; depremin bir tür jeolojik gazlanma olduğu sonucuna varmıştı. 

Seneca' nın vardığı sonuçların bilimsel açıdan hatalı olması o kadar da önemli değildi; cani bir imparatorun kaprisleri yüzünden hayatı her an sona erebilecek bir adamın doğayı gözlemleyerek huzur bulmasıydı burada önemli olan. Seneca doğaya bakarak huzur buluyordu çünkü belki de doğa olayları, değiştirmeye gücümüzün yetmediği şeyleri kabullenmemiz gerektiğini hatırlatıyordu ona. Buzullar, volkanlar, depremler, kasırgalar bizi aşan şeylerin birer simgesi gibiydi. Dünyaya geldiğimiz andan itibaren kaderlerimizi değiştirebileceğimiz öğretiliyor bize, umutlarımız ve endişelerimiz de buna göre belirleniyor. Oysa isteklerimizden, arzularımızdan habersiz, bunlardan tamamen bağımsız okyanuslar dalgalarıyla umursamazca sahilleri dövüyor; yıldızlar gökyüzünden birer birer kayıyor. Bu yalnızca doğaya özgü bir şey değil. İnsanlar da aynı biçimde davranıyor, davranışlarının üzerimizdeki etkilerini bilmiyor ya da umursamıyorlar. Ancak doğa bize zorunluluklarla ilgili unutulmayacak dersler veriyor:
Kışın hava soğuk olur; titreriz. Yaz gelince sıcak havada terleriz. Hava sıcaklığındaki zamansız değişimler insan sağlığını olumsuz etkiler; bu defa da hastalanırız. Bazı yerlerde vahşi hayvanlarla karşılaşırız; ya da bazen en vahşi hayvandan bile daha zarar verici olan insanlarla... Ve bu akışı değiştiremeyiz... Kendisini bu kurala (doğanın kuralına) göre ayarlaması, buna uyması, bunu kabullenmesi gereken bizleriz... En iyisi değiştiremeyeceğin şeyi kabullenmektir.

Seneca doğa üzerine yazmaya, Neron' a ilk istifasını sunduktan hemen sonra başlamıştı. Tabii o zaman önünde yalnızca üç yılı olduğunu bilmiyordu. Üç yıl sonra, 65 yılının Nisan ayında Piso' nun imparatora karşı bir komplo kurduğu ortaya çıktı, kısa süre sonra da bir yüzbaşı filozofun kapısını çaldı. O hazırdı. Tek göğsü elbisesinden dışarı fırlamış Paulina (Seneca' nın karısı) ile hizmetçileri gözyaşlarına boğuladursunlar; Seneca koşullara boyun eğip arabanın peşinden gitmeyi öğrenmişti. Emre hiç karşı çıkmadan damarlarını kesiverdi. Filozofun, oğlu Metilius' u kaybeden Marcia' ya da söylediği gibi:
Hayatın bize getirdikleri için gözyaşı dökmeye ne hacet? Hayatın kendisine şöyle bir bakmak bizi gözyaşlarına boğmaya yetmez mi?

Korsika Adası' nın kuzey ucunda, Luri yakınlarında inşa edilmiş korkunç görünüşlü bina hala "Seneca Kulesi" adıyla anılır.

Bilgi Notu: Stoacı terimi Yunanca "sütunlu yol" anlamına gelir. Zenon derslerini sütunlu bir yolda verdiği için bu ismi almıştır. Stoacı Seneca  "İnsan, insan için kutsaldır." demiş ve bu deyiş o günden bu yana  Hümanizmin sloganı olagelmiştir. Stoacılar ayrıca tüm doğal süreçlerin - örneğin; hastalık ve ölümün- doğanın müdahale edilemeyen yasalarını izlediğini söylerler. İnsan bu yüzden kaderine boyun eğmeyi öğrenmelidir. Hiçbir şey rastlantıya dayanmaz. Her şey zorunluluktan doğar, kaderden şikayet etmek hiçbir işe yaramaz derler. Günümüzde de hala duygularına kapılıp gitmeyen birinden bahsederken "stoacı dinginlik" deyimi kullanılır.



KAYNAK: Alain de Botton - Felsefenin Tesellisi. (Sel Yayıncılık, 6. Baskı)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder