19 Kasım 2014 Çarşamba




SIRADIŞI  YARATICILIK
(Bipolar Affektif Bozukluk)


Yaratıcılık denilince akla ilk gelen; zeka, düşünce ve hayal gücünden yararlanarak o zamana kadar görülmeyen yeni bir şey ortaya koymak  gelir ki bunu da sanatçılar yaparlar.Öyle ki, yaratıcılık ve sanat özdeşleşmiştir adeta. Sanat, duyguların, düşüncelerin dışavurumu olduğu kadar güzelliklerin anlatımıdır da. Bu anlatımda kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık "sanat" değil midir zaten?

Bir de sıradışı yaratıcılık patlamaları sergileyen sanatçılar vardır. Bu sanatçıların sıradışı olmalarının nedeni tıbbın bugün geldiği noktada çözülmüş ve adlandırılmış: "Bipolar affektif bozukluk" diye de bilinen klasik manik depresyon.  Gary Small - Gigi Vorgan, Bir Psikiyatristin Gizli Defteri' nde bu konuyla ilgili bakın neler yazıyor: 

"Bipolar affektif bozukluk" (manik depresyon), nüfusun yaklaşık yüzde 1' ini etkiler ve tipik özelliği, depresyon dönemleri arasına serpiştirilmiş aşırı coşkulu (öforik) duygu durum, yani mani episodlarıdır. Bipolar hastalar manik durumdayken fazla uyku ihtiyacı duymazlar. Üretken, enerjik, hatta genelde aşırı coşkun ve eğlencelidirler. Ancak mani yükseldiğinde, görkemlilikleri yüzünden başları derde girebilir. Bu hastalarda ayrıca hızlı konuşma, halüsinasyon, sanrı ve agresif davranış da görülebilir.

Bipolar depresyon haline geçtiklerinde genelde uyuşuk olurlar ve çoğu zaman günboyu uyurlar. Bazı insanlarda hastalığın hafif bir çeşidi görülür ve bu kişilerde tam kapsamlı manik episodlar yerine hipomani olur. Yani hastalar gerginlik ve psikoz olmaksızın öfori ve üretkenlik yaşarlar. Depresyon dönemleri ise daha az şiddetlidir veya yok gibidir. Bu hipomanik halin cazibesi yüzünden pek çok bipolar hasta, ruh hallerini dengeleyebilen ve geçişlerin sıklık ve yoğunluğunu azaltan lityumlarını (sözde) unutur.


Bipolar bozukluğu olan kişiler hipomanik ve manik episodlar sırasında sık sık sıradışı yaratıcılık patlamaları sergiler. Vincent van Gogh, Paul Gaugin, Jackson Pollock, Mark Twain, Ernest Hemingway, William Faulkner, Ludwig van Beethoven, Robert Schumann ve Brian Wilson de dahil, en ünlü ressam, yazar ve müzisyenlerimizden bazılarında bu hastalığın olması şaşırtıcı değildir."


Manik depresyona iyi yanından bakarsak; bu hastalığın, yukarıda isimleri yazılan sanatçıları insanlığa kazandırdığını söylemek sanırım yanlış olmaz. Yaptıkları, yaşam tarzları sıradan insanlardan farklı olan bu sanatçıların yaratıcılıkları da elbette sıradışı olacaktır.


Ahmet Altan bir kitabında, sanatçılar için şöyle diyor:

"Onlar karanlıkların çocukları. Ve onları yok ettiğinizde, ne garip, hayatın ışıkları kayboluyor."

Umuyorum ve diliyorum ki, hayatın ışıkları hep yansın ve ışık hiç kaybolmasın...






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder