20 Mart 2025 Perşembe

 


YENİ KEŞİF: DOĞA AĞRIYI HAFİFLETİYOR




Doğada ve parklarda yürürken ağaçların, çiçeklerin fotoğraflarını çekerim. Algım öylesine açıktır ki, en kuytu yerdeki çiçeklerin bile farkına varabilirim. Yürüyüşümü bitirip eve geldiğimde ve sonrasında, canım mı sıkıldı, strese mi girdim telefonumu açıp rengarenk çiçeklere baktığımda içim açılır. Bir arkadaşımın "neden bu kadar çok çiçek fotoğrafı çektiğimi" sormasına da aynı cevabı vermiştim. İlginç olan ise, benim sanal olarak bakıp mutlu olduğum çiçek ve doğa fotoğrafları yapılan bir araştırmaya göre, iyileştirici güce sahipmiş.



15 Mart 2025 tarihli trthaber.com'da okuduğum habere göre, bilim insanları, doğa görüntülerinin bile beyin aktivitesini değiştirerek ağrıyı hafiflettiğini keşfetti. Bu bulgu, doğa temelli terapilerin ağrı yönetiminde etkili olabileceğini gösteriyor. 

Viyana Üniversitesi'nden nörobilimciler ve uluslararası bir araştırma ekibinin yürüttüğü yeni bir çalışma, doğayla etkileşimin fiziksel ağrıyı azaltabileceğini ortaya koydu. Üstelik yalnızca doğada bulunmak değil, doğa videoları izlemek bile ölçülebilir düzeyde ağrı kesici etki sağlıyor.

Araştırma kapsamında, fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) kullanılarak katılımcıların doğa manzaraları izlerken hissettikleri ağrıyı daha az şiddetli ve rahatsız edici olarak değerlendirdiği gözlemlendi. Beynin ağrı işleme merkezlerinde aktivitenin azaldığı tespit edildi. Bu bulgular, doğa temelli terapilerin ağrı yönetiminde etkili ve tamamlayıcı bir yöntem olabileceğini gösteriyor. Çalışma prestijli bilim dergisi Nature Communications'ta yayımlandı.

Bu çalışma, doğanın ağrıyı hafifletici etkisini ortaya koyarken bu etkiyi yalnızca doğada bulunarak değil, doğa videoları izleyerek de elde etmeyi mümkün kılıyor. Böylece insanlar, günlük yaşamlarında basit ve erişebilir bir yöntemle ağrılarını hafifletebilir. (1)

Japonya'da ortaya çıkan -shinrin yoku olarak da bilinen - Orman Banyosu, zihinsel, fiziksel ve ruhsal sağlık yararları sağladığı için Japon önleyici sağlık bakımından kabul görmüştür. Orman terapisi olarak da bilinir, binlerce yıllık sezgisel bilgiden yararlanır. Doğanın bir parçasıyız ve doğa ile bağlantımızı güçlü bir şekilde hissetmeye ihtiyacımız vardır.

Japonya'daki  Chiba Üniversitesi'nde profesör olan Yoshifumi Miyazaki, 2004'ten beri orman banyosunun faydalarını araştırıyor ve yavaş orman yürüyüşlerinin, şehir yürüyüşlerine kıyasla stres hormonu kortizolde %12.4'lük bir azalma sağladığını keşfetti. Çalışmalarına katılanlar ayrıca anekdot olarak daha iyi ruh halleri ve daha düşük kaygı bildirdiler.(2)

Doğada vakit geçirmek, neşeli olmakla ilgili hormonları salgılatır, sakinleştirir. Ayrıca bağışıklık sisteminizi güçlendirir. Doğada vakit geçirmek için Latince şu özdeyişi her daim hatırlamakta yarar var; " Medicus curat, natura sanat", "Hekim tedavi eder, doğa iyileştirir."




Kaynaklar:

(1)https://www.trthaber.com/haber/dunya/yeni-kesif-doga-agriyi-hafifletiyor-900863.html

(2)https://www.forestholidays.co.uk/things-to-do/forest-bathing/benefits/



16 Mart 2025 Pazar

 



DÖRT GÖZLE BEKLENEN YAREN LEYLEK GELDİ. BEKLEYENLER SEVİNCE BOĞULDU. PEKİ AMA BU İRİ GÖÇMEN KUŞLAR HAKKINDA NELER BİLİYORUZ?

Foto: Alper Tüydeş


İlkokul bilgisidir; ilkbaharda göçmen kuşlar gelir, havalar soğumaya başlayınca geldikleri güney illerine göç ederler. Nedendir bilmem göçmen kuşlardan leyleklere ve kırlangıçlara karşı bir sempatim var. Leyleği havada görünce sevinirim. Çünkü o yıl çok seyahat edeceğimi bilirim. Daha önceki deneyimlerimden dolayı. 

Uzun yıllar önce, leyleklerle ilgili tüm bilgileri Jean-Christophe Grange'ın "Leyleklerin Uçuşu" kitabını okuduğumda öğrenmiş, bu etçil kuşlara hayran olmuştum. Kitap daha sonra filme de uyarlanmış. İlkbaharın ayak seslerini duyduğumuz bugünlerde henüz havada ya da yerde bir leylek göremesem de, bu güzel göçmen kuşlarla ilgili araştırmalarım sonucunda edindiğim bilgileri paylaşmak istiyorum.

Anadolu toprakları, sadece medeniyetler için değil, göçmen kuşlar için de bir köprü görevi görüyor. Mart ayından itibaren göçmen kuşların konaklama ve geçiş yeri haline gelen Anadolu, bu göç döneminde yaklaşık beş milyar göçmen kuşa ev sahipliği yapıyor. Göçmen kuşlar arasında en ilgi çekici olan leyleklerle ilgili derlediğim ilginç bilgilere göz atmaya ne dersiniz?

- Leylekler, yeni doğan bebekleri ailelerine getirmeleri gibi tarih boyunca çeşitli efsanelerin konusu oldular. Danimarkalı yazar Hans Christian Andersen'in "Leylekler" adlı masalıyla yeni doğan bebeği, leyleklerin getirmesi miti popüler hale geldi.

- Yunan ve Roma mitolojilerinde leylekler, ebeveynlere gösterilen sadakatin sembolü idiler. Her yıl aynı bacaya gelip yuva yapan tek eşli olan leyleklerin ortalama ömrü 30 yıldır. Leyleklerden daha genç olanları yaşlı ya da sakat olanlarla ilgileniyor, onları besliyorlar. Bu yüzden Roma ve Yunan mitolojileri leylekleri sadakat timsali olarak gösteriyordu. Leyleklerin yaşlanınca ölmediğine, adalara uçup insan şekline büründüklerine inanılıyordu. Antik Yunanca leylek anlamına gelen "pelargos" kelimesinden türeyen ve "Pelargonia" adı verilen yasaya göre, yurttaşlar yaşlanmış ebeveynlerine bakmakla yükümlüydüler. Antik Yunan'da leylek öldürmek ölümle cezalandırılabiliyordu. Ayrıca Yunanca "güçlü doğal sevgi" anlamındaki "storge" terimi, leylek anlamına gelen İngilizce "stork" kelimesinin de kökeni. Romalılar da aynı biçimde çocukların ebeveynlerine bakmakla yükümlü olduğu "Leylek Kanunu" anlamındaki "Lex Ciconaria" yasasını çıkartmıştı.

- Türkçede leyleğin gaga takırtısına verilen "laklak" adı ise kinayeli biçimde "çene çalmak, gevezelik yapmak, sesli dedikodu yapmak" anlamında bir deyim olarak kullanılıyor. "Laklak" kelimesi Türkçeye Arapçadan geçme ve leylek anlamına geliyor. Fakat Türkçeye leylek adı, Farsça "legleg" kelimesinden geçmiş.

- Hayatlarını göç yollarında geçiren leylekler, uzun mesafeleri az enerji harcayarak kat etmek için, kanat çırpmadan, süzülerek uçarlar. Uçuş sırasında sıcak hava termallerinden yararlanırlar. Termalin büyüklüğüne göre, 3300 metreye kadar yükseldikten sonra, bir sonraki termali yakalayana kadar alçalarak süzülürler. Böylece rotaları üzerinde ilerlerken daha az enerji harcarlar. 

- Göç ederken Güneş, Ay ve Yıldızlara göre hareket ederler. Bu konuda yetenekleri oldukça gelişmiştir.

- Kenya'da Victoria Gölü'nde bulunan en eski leylek fosillerine göre, en az 26 Milyon yıldır yeryüzünde yaşıyorlar.

- Leylek çiftlerinin her ikisi de kuluçkaya yatıyor ve yavruları birlikte besliyorlar. Sonbaharda yavrularıyla birlikte kışlaklarına dönüyorlar.

Kaynak: listelist.com

Görsel: Yaban hayat fotoğrafçısı Alper Tüydeş beklenen haberi verdi: Yaren leylek, uzun göç yolculuğunu tamamladı ve bir kez daha soluğu Bursa'nın Eskikaraağaç köyünde aldı. (Atlas Sergisi)



4 Mart 2025 Salı

 


KAPADOKYA'NIN ÜÇ GÜZELİ



Kapadokya'nın simgelerinden biri olan, belki de en ünlüsü Ürgüp'te bulunan "Üç Güzeller" diye anılan peribacalarıdır. Üç Güzellerle ilgili yörede anlatılan birden fazla  efsane olsa da, burada etkilendiğim bir efsaneyi yazmak istiyorum.

Efsane bu ya, Kapadokya'da kralın kızı bir çobana sevdalanır. Kralın tüm engellemelerine rağmen, prenses çobana kaçar ve gizlice evlenirler. Prensesle çobanın bir çocuğu olur. Torununun olduğunu öğrenen kralın kendilerini affedeceğini umarak düşerler yola. Fakat kralın onlara karşı öfkesi çok büyüktür. Sarayın kapısından girmeden önce, askerlerini prenses, çoban ve torununun üstüne salar. Yakalanırlarsa öleceklerini bilen prenses, o anda Tanrı'ya çok içten bir yakarışta bulunur ve kendilerini bu eziyetten kurtarması için yalvarır. Tanrı prensesin duasını kabul eder ve üçünü de taşa dönüştürür. Efsaneye göre, en önde duran taş çoban, ortadaki çocuk, arkadaki ise prensesin taşa çevrilen bedenidir.

Efsane deyip geçmemek gerek. Çünkü efsanede, muayyen bir tarih (gerçek veya hayali) bir olay ile birleştirilmiştir. Kısacası, efsane gerçek olduğuna inanılan bir hikayedir. 

Not: Görsel tarafımdan çekilmiştir. İznim olmadan kullanılamaz!