KAPADOKYA'YA GENEL BİR BAKIŞ
Üç Güzeller/Ürgüp
22/23 Şubat 2025 tarihlerinde Kapadokya vadilerinde -9 Derece soğukta ve karlı bir havada yaptığım doğa yürüyüşü ve kültür gezisinde kokartlı rehberimizin anlattıklarını, önceki yürüyüşlerimden aklımda kalan ve arasanız da bulamayacağınız bölgeye özgü bilgileri, çekebildiğim fotoğraflarla (-9 Derecede telefonum dondu çünkü) sizlere aktaracağım. Öncelikle Kapadokya hakkında genel ve kısa bilgilerle başlamak istiyorum. Sonrasında devamı gelecek...
Kapadokya denilince sadece Nevşehir ili değil, Kayseri, Niğde, Aksaray ve Kırşehir'in bir bölümünü de kapsayan geniş bir coğrafi alan akla gelir. Kapadokya adının nereden geldiği ise bilinmemekte olup sözcüğün kaynağı ise tartışmalıdır. Kapadokya'nın güzel atlar ülkesi olarak adlandırılması ise doğru değildir. Kokartlı rehberimizin anlattığı "Güzel Atlar Ülkesi" tanımlamasının nereden kaynaklandığının hikayesini ayrıca araştırdım ve şu bilgilere ulaştım:
1981 yılı baharında, 12 Eylül 1980 darbesinin lideri Kenan Evren, orgeneral rütbesiyle ve "Devlet Başkanı" olarak görev yapıyor, devlet kurumları üzerinde askeri vesayetin etkisi olanca gücüyle hissediliyordu. İşte bu atmosfer içinde alınan "turizm sezonunu açma" töreninin turistik bir bölgeye taşınması, yerli ve yabancı birçok davetlinin katılımıyla kapsamının genişletilmesi ve açılışın Devlet Başkanı Kenan Evren tarafından yapılması kararlaştırılır. Turizm sezonunu açma töreni Ürgüp'te Turban tesislerinde ve Kenan Evren'in huzurunda yapılır.
Devlet Başkanı Kenan Evren, töreni düzenleyecek ekipte bulunan ve de Kapadokya kitabının yazarı Ozan Sağdıç'a "Kapadokya"nın anlamının ne olduğunu sorar yazar da "Güzel Atlar Ülkesi" demek diye bir yalan uydurur. Neden zorunlu bir palavra attığını Ozan Sağdıç şöyle anlatır; "12 Eylül döneminde Kapadokya sözcüğü Yunanca diye yasaklanınca uydurduğum "Kapadokya, Persçe "Güzel Atlar Ülkesi demektir" yalanı gerçek kabul edildi ve birçok kaynak kitapta yer aldı. "Güzel Atlar Ülkesi" tanımını en çok Kapadokya halkı benimsedi. Şimdi çıkıp bunu benim uydurduğumu söylesem, "Yok canım biz bunu dedelerimizden duyduk" diyeceklerine eminim." Anlayacağınız üzere Kapadokya'nın Güzel Atlar Ülkesi demek olduğu koca bir yalandan ibaret olmasına rağmen benimsenmiş, kabul görmüş ve bu yalan halen devam etmektedir. Kapadokya'nın tanıtımına katkılarından dolayı Ürgüp'te bir caddeye "Ozan Sağdıç" adı verilmiştir. *
Kapadokya'da bulunan Peribacaları milyonlarca yıl süren volkanik patlamalar nedeniyle tüf tabakalarının birikimi ve ardından yağmur, sel suları ve rüzgarın aşındırıcı etkisiyle ortaya çıkmış olup görünümü insan yapımına benzemediği için "periler" tarafından yapıldığı düşünüldüğünden bu adı almıştır.
Baca denildiğinde akla ilk gelen, dumanı ocaktan çekip havaya vermeye yarayan yol, yani tüten bir ocaktır. Oysa yörede "baca" demek pencere anlamına gelmekte olup zamanla baca sözcüğü "pece"ye dönüşmüştür. Yani Peribacası, yöredeki söylemiyle Peripenceresi anlamına gelmektedir. Peribacaları Göreme, Uçhisar ve Paşabağ vadisinde yoğun olarak görülmektedir.
Paşabağ
Göreme Açık Hava Müzesi, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer almakta olup 1985 yılından itibaren koruma altına alınmıştır. Göreme Açık Hava Müzesi'nin MS. 3. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar Anadolu coğrafyasında manastır hayatına ev sahipliği yaptığı bilinmektedir. Açık Hava Müzesi'nde bulunan Kiliselerde Hristiyanlığın ilk yıllarından kalma geometrik süslemeler, Hz. İsa''nın hayatını anlatan freskler ve İncil'den duvar yazıları ile resimleri görebilirsiniz. Kapadokya'da 600 civarında kilise olduğu bilinmektedir. MS. 3. yüzyılda bölgeye, Romalıların baskısından kaçan Hristiyanlar gelir. Kapadokya'nın coğrafi yapısı, Romalı askerlere karşı Hristiyanlara güvenli bir sığınak sağlar. Lav ve tüflerden ve kolay işlenebilen kayaları oyarak kendilerine ev, şapel, kilise ve manastırlar yaparlar. Böylece bu bölge, Hristiyanlığın düşünce ve inanç merkezi haline gelir.
Peribacalarını dünyaya tanıtan kişi Paul Lucas adında Fransız tüccar, doğabilimci, arkeolojik eser avcısı ve Kral XIV. Louis'in arkeolojik eser keşfiyle görevlendirdiği özel elçisidir. XVIII. yüzyılda Paul Lucas'ın anılarını yayınlamasıyla dünya Kapadokya'dan haberdar olur. 1705 yılında Kapadokya'ya gelen Lucas buranın coğrafyasından çok etkilenmiş ve ilk kez gördüğü Peribacalarını "Kukuletalı rahiplere" benzetmiştir. Lucas'ın anlattıklarına inanmayan Fransa ve İngiltere hükümetleri elçilerini bölgeye göndererek araştırma yapmaları istenmiş. Elçilerin verdikleri raporda Lucas'ın anlattıkları doğrulanmıştır.
Volkanik bir kayaç türü olan ponza taşı gözenekli bir yapıya sahip olup en çok Nevşehir'de bulunmaktadır. Süngerimsi yapısı nedeniyle köpük taşı, sünger taşı olarak da bilinir. Kapadokya Bölgesi'nde yer alan Erciyes Dağ'ı, Hasandağı ve Melendiz Dağ'ının volkanik olduğu göz önüne alınırsa ponza taşının bu bölgede çok bulunma nedeni de anlaşılır. İnşaat sektöründe tercih edilen ve kullanılan "bims" briketin büyük bir kısmı Nevşehir'de bulunan ponza taşından üretilmektedir. Türkiye'de 1984 yılında Nevşehir bölgesinde profesyonel anlamda bims üretimi gerçekleştirilmiş. Volkanizma faaliyetleri sırasında ani soğuma ve gazların bünyeyi ani terk etmesi sonucu gözenekli bir yapıya sahip olan ponza taşı hafiflik, ısı ve ses yalıtımı, depreme karşı dayanıklılık gibi özellikleri sayesinde inşaat sektöründe sıklıkla tercih edilir hale gelmiş. Bims üretiminde Bitlis Nevşehir'den sonra ikinci sırada yer alıyormuş.
Uçhisar KalesiErciyes'ten Hasandağı'na kadar tüm bölgeyi görebilecek, aynı zamanda Kapadokya'nın en yüksek noktası Uçhisar kalesidir. Uçhisar Kalesi, Anadolu'daki ilk Hristiyanlar tarafından yapılmış. Selçuklular döneminde gözetleme kulesi olarak kullanılmış. Ürgüp ve çevresi üç hisardan oluşuyormuş. Bunlar; Başhisar (Ürgüp), Ortahisar ve Uçhisar. Ortahisar'da bulunan doğal yeraltı depoları nedeniyle Akdeniz Bölgesi'nde üretilen narenciye (limon, portakal, greyfurt) henüz yeşilken ağaçlardan toplanıp buradaki depolara getiriliyormuş. Narenciyeler ince kağıtlara sarılıp sandıklara konulup sandıklar yeraltı depolarına yerleştiriliyormuş. Ortahisar'da bulunan 500 adet yeraltı soğuk hava deposunda bekletilen yaklaşık 4 milyon sandık limon, bu depolarda yatak limon haline geliyormuş. Yeraltı depolarındaki ortalama sıcaklık yaz-kış 8 Dereceymiş ve bu sıcaklık değişmediğinden narenciye için ideal olarak kabul ediliyormuş.
Kapadokya'ya giden yerli ve yabancı turistlerin ilk yaptığı aktivitelerden biri balon turlarına katılmak oluyormuş. Balon turlarının fiyatları kişi sayısına göre değişiklik gösterebiliyormuş. Bilginize. Balon turu, sanırım benim yapmak istediğim bir tur değil. :)
Madem Kapadokya'nın Nevşehir bölgesini gezdim ve vadilerinde yürüdüm. Nevşehir hakkında da bir şeyler yazmalıyım değil mi? Kent, Ortaçağ ve Yeni Çağ'da Seandos, Nissa ve Muşkara adıyla anılıyormuş. Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu Devletleri döneminde Muşkara Ürgüp'e bağlı küçük bir köymüş. Osmanlılar döneminde Şehzade III. Ahmed'in sır katibi Muşkaralı İbrahim, III. Ahmed padişah olunca sadrazamlığa getirildiğinde doğduğu köyde büyük bayındırlık hareketine girişmiş. Camiler, imaretler, medreseler, hamam ve çeşmeler yaptırmış. Muşkara adını değiştirerek kente Yenişehir anlamına gelen Nevşehir adını vermiş. Kendisi de Nevşehirli Damat İbrahim Paşa olarak anılmaya başlamış. Yani Nevşehir'in kuruluşu Lale Devri'nde gerçekleşmiş.


Kayseri'ye yakınlığı nedeniyle olsa gerek sanayisi gelişememiş Nevşehirlilerin geçim kaynağı tarım ve hayvancılığa, turizme bağlı. Tarım ürünü olarak daha çok patates yetiştiriliyormuş. Nevşehir'in ilçe merkezlerinde bulunan yöreye özgü sarı taşlardan yapılmış evlerin çoğu gelir getirmesi amacıyla otele çevrilmiş.
Not: Sıfırın altında sıcaklık ve de 50 santimetre yükseklikte karlı dağ ve vadilerde yürümüştüm. Ama ilk kez -9 Derece sıcaklıkta 8 kilometre yürüdüm. Benim için güzel bir deneyim oldu, anılarımda ayrı bir yere sahip olacak.
Not: Fotoğrafların tümü tarafımdan çekilmiştir. İznim olmadan kullanılamaz!
* https://tarihdergi.com/kapadokya-ve-tarihi-bir-palavra/