21 Ekim 2023 Cumartesi

 


TARİH TEKERRÜR MÜ EDİYOR?




Cüneyt Arcayürek'in Çankaya kitabını okuyorum. Okuduklarımı yazıp yazmamakta kararsız kaldım doğrusu. Çünkü tarihin tekerrür ettiğini görmek üzüntü verici. Ve düşünüyorum; ders almadığımız için mi tarih tekerrür ediyor, yoksa ders alsak da almasak da tarih yine de tekerrür edecek midir?

Çankaya kitabında Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde cumhurbaşkanlığı yapmış 10 cumhurbaşkanının seçilmeleri ve dönemleri anlatılmakta. Günümüzde tartışma konusu yapılan bazı konuların geçmişte de yaşanıldığını hatırlatmak için yazıyorum.

Yeni seçilen 13. Cumhurbaşkanı, TBMM Genel Kurulu'na girdiğinde, kaybeden diğer Cumhurbaşkanı adayı ayağa kalkmayınca eleştirilere maruz kaldı. Ayağa kalkmama olayı geçmişte de yaşanmış. Yani yeni değil. 

14 Mayıs 1950 seçimlerini kazanan Demokrat Parti (DP), oybirliği ile Celal Bayar'ı cumhurbaşkanı seçti. Bayar frağını giymiş olarak TBMM Genel Kurulu'na girdiğinde, Demokrat Partililer oturdukları yerden yeni cumhurbaşkanını alkışlıyorlardı. Başta İnönü ve muhalefet partisi CHP grubu ise ayakta ama alkışlamadan yeni cumhurbaşkanını selamlıyordu. Bu gelenek yıllarca sürdü. Yani ayağa kalma geleneğini İnönü başkanlığındaki CHP başlattı.

Demokrat Parti, "gayri meşru" ilan ettiği 1946 seçimlerinden sonra İsmet İnönü'nün cumhurbaşkanlığını da onaylamadığı için CHP grubunun seçtiği İnönü yeni cumhurbaşkanı olarak genel kurula girince ayağa kalkmamış, alkışlamamıştı.

Durum aynı olmadığı halde DP grubunun seçtiği yeni Cumhurbaşkanı Bayar'ı ayakta karşılamaması geleneğe uygundu. (Çankaya, s:85)

Çok az bilinen bir başka olayı da nakletmeliyim. Cumhuriyet tarihimizde tartışılan seçimlerden biri de 1946 yılında yapılan  seçimdir. 21 Temmuz 1946 yılında yapılan genel seçimde, yasa gereği oylar açık olarak verilmiş, oy sayımları kapalı(gizli) olarak yapılmıştı. Yani açık oy, gizli sayım.

DP, geniş bir kampanya ile bu seçime hile karıştırıldığını söyledi, açıkladı. DP, meclisin gayri meşruluğunu üzerinde dururken, böyle bir meclisin cumhurbaşkanı (İnönü'yü) seçemeyeceğini öne sürdü. 

Meclisteki milletvekilliği dağılımı şöyleydi: CHP 395, DP  64. Meclis'e 6 bağımsız milletvekili de girmişti. 

İşte bu Meclis, mevcut seçim yasasını değiştirdi ve 14 Mayıs 1950 seçimleri değiştirilen yeni yasaya göre yapıldı.

Ve 14 Mayıs 1950 yılında yapılan genel seçimden DP zaferle çıktı. Kansız, kavgasız sonuçlandığı için "beyaz ihtilal" diye adlandırılan bu seçim sonucunda gözler İsmet Paşa'ya çevrildi. Milli Şef, Atatürk'ten sonra ikinci adam, yıllardır cumhurbaşkanı. Kendi eliyle hazırlattığı seçim yasasıyla iktidarı üç beş yıl önce kurulan bir partiye bırakıyordu. 

İnönü, 15 Mayıs sabahı Celal Bayar'ı Köşk'e çağırdı ve görüştü. İnönü'nün bu görüşmede Bayar'dan iktidarlarında asla din sömürüsü yapmamalarını, laiklik ilkesinin korunmasını istedi ve iktidarı hemen devretmeye hazır olduklarını söyledi. Mutabık kaldıkları bir hafta sonra da İnönü, iktidarı Bayar'a devretti.

İnönü'nün 22Mayıs 1950 Perşembe günü, Amerika'da öğrenim gören oğlu Erdal İnönü'ye yazdığı mektupta "Fena nispette kaybettik" diye yazıyor ve şöyle devam ediyordu; "Niçin kaybettik? İnsaflı, insafsız bin bir sebebi var. Fakat en başta geleni değişiklik arzusudur. Bu da milletlerin hem masum hem tabii bir arzularıdır..."

Notlar: 

1--Falih Rıfkı Atay'ın Çankaya kitabında yazdığına göre, "Devlet Reisi Atatürk ile Başbakan İsmet İnönü'nün ayrılmasına sebep olan hadise Nyon Konferansı'dır." Konferans sonrası 1937 yılında Atatürk İnönü'yü görevden almış, Celal Bayar'ı Başbakan yapmıştı. Atatürk 10 Kasım 1938 yılında öldüğünde Başbakan Celal Bayar idi.

2--"1950'de 14 Mayıs seçimleri ile iktidarı yitiren İnönü'nün Cumhurbaşkanlığı döneminde Atatürk'e yakın olanları tasfiye ettiği, Atatürk'e kırgın olanları yücelttiği, daha önemlisi kimi uygulamalarla  Atatürk devrimlerinin törpülenmesine göz yumduğunu irdeleyen saptamalar ve yorumlarda doğruluk payı yüksektir." (Cüneyt Arcayürek, ÇANKAYA. s:55) 

3--Vatan Gazetesi  yazarı Ahmet Emin Yalman'ın haberine göre 14 Mayıs 1950 seçimini kazanan DP, TBMM'ni açacak ve başkanlık divanının arkasındaki duvara büyük harflerle demokrasinin kuralı "Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir" sloganını astıracaktı. Slogan DP'nin tek parti iktidarına karşı kullandığı ve artık hiçbir zaman aklından çıkarmayacağı, çıkarılmamasına çalışacağı slogandı.

4--Konuyla ilgili ileri okumalar için naçizane iki kitap önerisi:

a) Şevket Süreyya Aydemir, İKİNCİ ADAM (2 Cilt), Remzi Kitabevi.

b) Falih Rıfkı Atay, Çankaya, Pozitif Yayınları.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder