KARŞI ANILAR
Andre Malraux (1901-1976) Fransız romancı, sanat tarihçisi ve devlet adamı. Paris'te varlıklı bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Babası borsacıydı. Andre, dört yaşındayken anne ve babası boşandı ve Andre, annesi, anneannesi ve teyzesiyle birlikte yaşadı. 1922'de, eşiyle beraber bir Khmer tapınağını görmek için Kamboçya'ya gitti. Tapınağın kabartmalarını sökmek suçundan bir süre hapiste kaldı. Daha sonra Saygon'da sömürgecilik karşıtı bir gazete çıkardı. Oradan Çin'e geçerek devrimci eylemlere katıldı.1929'da Afganistan ve İran'da, 1934'te Arabistan Yarımadası'na geçerek incelemelerde bulundu. Fransa'ya döndükten sonra yayımladığı "Kanton'da İsyan"ı büyük başarı kazandı.
1930'larda faşizmin yükselmesiyle birlikte siyasal etkinliklere ağırlık verdi. 1936-1937 yıllarında İspanya İç Savaşı'nda Cumhuriyetçiler'in yanında yer aldı. Uluslararası bir hava filosu kurdu ve bu filonun albaylığını yaptı. Bu deneyimiyle "Umut" adlı eserini yazdı. Bu eseri 1938'de İspanya'da "Sierra de Teruel" adıyla sinemaya uyarlandı. 1944'te Fransa'da Direniş Hareketi'ne katıldı. Almanlar tarafından vuruldu ve yakalandı. Kurtarıldıktan sonra Özgür Fransa tugayını kurdu ve tugayın başına getirildi. Cephede General de Gaulle ile tanıştı. Savaştan sonra, de Gaulle Hükümeti'nde Kültür Bakanı olarak yer aldı. Bu görevini 1958-1968'a kadar sürdürdü.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra (1945) roman yazmayı bırakarak sanat tarihine yöneldi. 1951'de Sessizliğin Sesleri isimli sanat tarihi kitabını yayımladı. Malraux, 23 Kasım 1976'da, Paris'te hayatını kaybetti.
Yukarıda kısaca yaşam öyküsünü yazdığım, Andre Malraux'nun, Karşı Anılar kitabı, 20. yüzyılı şekillendiren büyük tarihsel olayların birçoğuna aktif olarak katılmış ya da yakından tanık olmuş yazarın çağ muhasebesini yaptığı bir anılar kitabı. Anılarını aktarırken "20. yüzyıl neydi?" sorusunun cevabını da arıyor. Ayrıca, 20. yüzyıla güçlü birikim ve kişilikleriyle yön vermiş olan De Gaulle, Mao Zedung, J. Nehru ve Ho Şi Minh gibi liderlerle yaptığı özel sohbetleri yazarak bizleri de o sohbetlere dahil ediyor. Okunması gereken önemli bir eser; tabii 20. yüzyılı anlamak istiyorsanız...
Kitapta ilgimi çeken bir anekdotu yazmak istiyorum. Anekdot şöyle:
"Psikanalizci Jung, bir görevle yeni Meksika Kızılderilileri arasındadır. Kızılderililer, klanının totem hayvanını sorarlar ona. İsviçre'de klanlar da, totemler de bulunmadığı yanıtını verir. Söylev sona erince, Kızılderililer salondan, bir ip merdivenle ayrılır, ip merdivenden bizim merdivenlerden inişimiz gibi, yani sırtları ip merdivenin basamaklarına dönük olarak inerler. Jung ise ip merdivene yüzü dönük olarak iner. Aşağı vardığında, Kızılderililerin reisi, tek söz etmeksizin, konuğunun kısa ceketi üstüne işlenmiş Bern kentinin simgesi ayıyı işaret eder: Ayı, yüzü ağaç gövdesine - yani merdivene- dönük olarak inen tek hayvandır."
Bir doğasever olarak, doğada yürüyüş yaparken bazen, çitlerden geçmemiz/atlamamız gerekiyor. Çitlerin karşı tarafına geçmek için, derme-çatma ağaç merdivenlerden inerken benim de yüzüm hep merdivene dönük olur. Şimdi anladınız mı, kitapta onca önemli anılar dururken, neden bu anekdotu aktardığımı? :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder