21 Şubat 2019 Perşembe




 ALEV DAĞI'NIN ÜZÜMLERİYLE ÜNLÜ TURFAN'DAN KARAPINAR ÇÖLÜ'NE KUŞ BAKIŞI

Bilmek için merak etmek, merak ettiğini öğrenmek için soru sormak, sorunun cevabını bulabilmek için de düşünmek, araştırmak ve kitap okumak  şarttır. Benim  bıkmayan, usanmayan araştırmacı yanım boş durmayı sevmiyor nedense. Yine, kafamı meşgul eden bir konuyu araştırdım ve değişik bilgilere ulaştım, uzak diyarlara yolculuk yaptım. Bu yolculuklarım ne keyiflidir bir bilseniz. Yeni yerler keşfetmenin heyecanını, yeni bilgiler öğrenmenin hazzını nasıl anlatabilirim ki, anlatmaya  kelimeler kifayetsiz kalır...

İlk cemrenin havaya düştüğü bu günlerde ilkbaharın ayak seslerini duyuyorum hafiften. İlkbahar yalnızca doğanın uyanışının değil, kış mevsimi süresince  yediğimiz kış sebze ve meyvelerinden kurtulacağımız günlerin de habercisidir. Gerçi, günümüzde paranız varsa dört mevsimde de istediğiniz meyve ve sebzeyi satın alabilirsiniz. Yani, mor sümbüllü bağınız olmasa da, zemheri ayında gül bulabilirsiniz. :)

Özleyenler dört gözle beklerler, turfanda sebze ve meyvelerin manav reyonlarında yer almasını. Hep kullanırız da turfanda kelimesini, bu kelimenin etimolojisini bilir miyiz? Kelimenin kökenini öğrendiğimde çok şaşırdım, bakalım yazımla sizi de şaşırtmayı başarabilecek  miyim? :) 

Turfanda sebze ve meyve, seracılık faaliyetleri olarak yapılan tarımdan elde edilen sebze ve meyvedir. Sebze ve meyve tarımı için önemli olan sıcaklık, nem ve basınç özelliklerinin kontrol altında tutulmasıdır, ki işte seralar bu fiziksel özelliklerin belirlenmesi ve kontrol altında tutulmasına yarar.

Turfanda kelimesi, Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki Turfan vilayetinin adından gelmektedir. Çöl tanımına uygun kurak bir iklime sahip olan Turfan, binlerce kilometreden taşınan Tanrı Dağları'nın sularıyla bereketli topraklardan oluşan bir havzaya dönüştürülmüş. 

İçinde Han, Uygur, Hui, Moğol gibi birçok etnik unsuru barındıran Turfan kenti, başkent Urumçi'ye iki saat uzaklıkta ve 600 binlik nüfusuyla canlı bir tarım merkezi.

"Urumçi'nin doğusunda olan ve çok sıcak olmasından ötürü halk arasında 'Ateş Bölgesi' olarak adlandırılan Turfan, tarihi ve kültürel değerleriyle de yerli ve yabancı turistlerin bölgedeki ziyaret noktaları arasında bulunuyor."


gezialemi.com

Deniz seviyesinin altında olan Turfan şehri, su kaynakları bulunmayan ve iklimi son derece kurak olan bir bölgede bulunmasına rağmen iki bin yıldır tarım merkezi olarak çevresinin meyve ve sebze ihtiyacını karşılamaktadır. Peki, bunu nasıl başarmışlar? Çölün aşırı sıcağında su buharlaşmasın diye bugün bir mühendislik harikası sayılan yeraltı su tünelleriyle. Bölgedeki su sıkıntısından ötürü 2 bin yıl önce, Tanrı Dağları'ndan Turfan yönünde toplam uzunluğu 5 bin 272 kilometre olan yeraltı su kanalları inşa edilmesinin ardından bölge, cenneti andıran güzel manzaralara sahip olmuş. 




Turfan'ın su ihtiyacının yüzde 30'u hala bu yeraltı kuyuları olan Karez kanallarından sağlanıyor. Tarihte kuyu kanalları olarak adlandırılan ve Çinliler tarafından 'Yeraltındaki Büyük Kanal' olarak nitelendirilen Karez kanalları, yöre insanlarının Tanrı Dağları'nda eriyen kar sularının yeraltına sızmasından oluşan sudan yararlanması için inşa edilen bir sulama projesi. 

Tanrı Dağları'ndan yüzyıllardır bölge halkına hizmet veren yeraltı kanalları 1,5 metre yükseklikte, 60-70 cm genişlikte yapılmış ve günde 858 metreküp su taşıyor. Ancak bugün bu oran, neredeyse üçte bir oranında düşmüş durumda.

Yüzlerce kanalın bulunduğu bölgede halen bağcılık faaliyetinin yanı sıra akademik zirai çalışmalar da yapılıyor.

Yıl boyunca neredeyse hiç yağış almayan Turfan'ın iki bin yıllık su kanallarıyla sulanan ünlü üzüm bağları, vilayetin en büyük gelir kaynağı.


Turfan üzümü

Turfan'da hayatın her safhasında üzüm çok önemli. Onlarca çeşit üzümün yetiştirildiği vilayette üzümden, hem şarap yapılıyor hem de taze ve kurutulmuş olarak piyasaya sunuluyor. Üzümlerin sofralık özellikleri ağır basıyor, çünkü ince kabuklu ve çok lezzetli.

Çinliler tarafından  Hou Yan Şan olarak adlandırılan Alev Dağı arasındaki yeşilliklerle kaplı 'Üzüm Vadisi'nde' on bin Uygur aile  üretim yapıyor.

Türkçeleşmiş bir kelime olan turfandanın(TDK Sözlük ve İmla Kılavuzu'nda yer almakta) etimolojisini araştırırken taa Çin'e gittim ve Karez kanallarının "Ateş Bölgesi"ni cennete çevirdiğini öğrendim. Tüm bunları okurken ister istemez, Türkiye'nin ilk ve tek çölü olan Konya/Karapınar Çölü geldi aklıma ve üzüldüm. Çünkü Uygurlar 2 bin yıl önce çölü vahaya çevirmişler, biz ise vahayı yok edip, cenneti çöle çevirmişiz.  Karapınar Çölüne 7 Nisan 2018'de gittim, gördüm ve yazdım. Okumak isterseniz, linki tıklayınız:

https://sahriye.blogspot.com/2018/04/gez-konyayi-gor-karapinar-colunu.html

Karapınar'daki Kumul

Ve bugün Karapınar Çölü'nde uygulanan "damla sulama teknolojisi" susuzluk ve çölleşme ile mücadele eden İsrail'den örnek alınmış. Çölde vaha yaratan İsrail, dış ülkelere yılda 1,5 milyar dolar değerinde tarımsal ürün ihraç ediyor. Peki, İsrail bunu nasıl başarmış? İsrail'in sınırlı su kaynakları ve yağışlardaki bölgesel eşitsizlikler akıllı su yönetimini zorunlu kılmış. Son altmış yılda akıllı su yönetimi sayesinde tarımsal üretim 12 katına çıkarken, su tüketimi neredeyse sabit tutulmuş. Tarımsal sulamada çığır açan damla sulama teknolojisi sayesinde, bir yandan klasik sulamada görülen su israfının önüne geçilirken, diğer yandan tarımsal üretim verimliliği arttırılmış. 

Damla sulama yöntemiyle Karapınar'ı çölleşmeden kurtarıp kurtaramayacağımızı zaman gösterecek. Sizce çölü yeniden vahaya çevirmeyi  başarabilir miyiz? Damlaya damlaya göl olur mu dersiniz?





Yararlandığım Kaynaklar:
Anadolu Ajansı.
www.genelturktarihi.net
www.ulusaltarim.com

Görseller, internet üzerinden derlenmiştir (Karapınar kumulu hariç).




2 yorum:

  1. Var olan değerlerimize sahip çıkılması halinde, Karapınar gibi tarım alanlarını vahaya çevirme gibi, bir gayret içine girmeyiz.Turfanda yolculuğu ilginçti ,emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil