14 Haziran 2016 Salı




HER ŞEY DÜŞÜNCEDE BAŞLAR
PSİKOJENEZ NEDİR?


Günümüzde kanıtlanmış olan bir şey var ki, o da düşünen tek canlının insan olduğudur. Gelecekte bu durum (düşünen tek canlının insan olduğu) değişir mi? Şimdiden bir şey söylemek, yorum yapmak zor. Daha evrenin ne kadarını bilebiliyoruz, ondan bile emin değilken. Okuduğum ve inandığım  kadarıyla, "düşünce" nin evrenin en büyük gücü olduğu ve bu gücün de insan da varlığını bulduğudur. Güç, biz insanlarda yani. Siz isterseniz bu güce, popüler yaklaşımla "kuantum" deyin, isterseniz literatürdeki adıyla "psikojenez" deyin veya tüm bunlara inanmayıp "saçma" deyin düşüncenin gücünü yadsıyamazsınız. Benim inandığım; "Ne düşünüyorsanız O' sunuz ve yaşamınızı, geleceğinizi düşüncelerinizle inşa edersiniz." mottosudur, ki bu motto aynı zamanda benim olgumdur.

Jack Ensign Addington' un yazdığı "% 100 Düşünce Gücü" kitabını okurken karşılaştım "Psikojenez" terimiyle. Ve kitaptaki  Psikojenez nedir sorusunun cevabı şöyle:" Psikojenez (düşünce+başlangıç), "her şey düşüncede başlar" demektir. Başlangıçta Düşünce, cenneti ve dünyayı yarattı. Düşünce her şeydir. Hayatı oluşturan şeyler, Düşünce' nin sürekli değişen kreasyonlarıdır. Bu sizi şaşırtıyor mu? Bir düşünün, çevrenizde gördüğünüz her şey önce bir fikirdi. Her birimiz Evrensel bir Zeka' nın birer fikri ürünüyüz. Kendimizi hayattan ayrı düşünebiliriz, fakat aslında okyanustaki bir damlanın denizin bir parçası olduğu kadar biz de bir Düşünce' nin parçalarıyız." 
Kısaca söylemek gerekirse, dünya ve içerdiği her şey düşüncenin ürünüdür.

Düşünebilmek kadar düşüncelerimize hakim olabilmek de önemlidir. Çünkü düşüncelerimiz daha sonra davranışlara dönüşecektir.  Düşün - Karar ver - Uygula(davranış)...Yani gerekeni yap. Ancak o zaman güce sahip olabilirsin. Emerson' un dediği gibi; "Düşüncenin üstünlüğünü kabul eden insan özgürlüğünü kazanır." Düşüncelerimizi yalnızca biz seçeriz ve bu düşünceler hayatımızı şekillendirir. Biz izin vermedikçe başka birinin bizimle ilgili düşünceleri kararlarımızı etkileyemez. Çünkü zihnimize yalnızca kendimiz emir verebiliriz; yap ya da yapma! Tabii burada irade gücümüzde devreye girer; bir seçim yapma, bir karar verme anlarında. Biz istersek seçeriz, biz istersek yaparız.

Düşüncenin gücünü kabul eden biri olarak konuyla ilgili araştırma yapar, elime geçeni okurum. İşte bu okumalarımdan birinde "Düşüncenin gücü kanıtlandı" diyen bir başlığı görüp okumam, okuduğunuz bu yazımın nedeni ve sonucu oldu. :) Araştırma sonuçlarına inanamayacaksınız.

İngiltere' de yapılan bir araştırma, düşünme ve dokunmanın gücünü kanıtladı. Araştırmanın özeti şu: İnsan, eliyle ağrılarını dindirir, düşüncesiyle hastalanır, yanmayan parmaklarının bile su toplamasını sağlayabilir. Peki, insan düşüncenin "gücü"nü nasıl kullanır?

Institute of Cognitive Neurosscience at University College in London' da yapılan bu araştırmanın sonuçları, aslında herkesin malumu olan bir gerçeğin bilimsel kanıtı niteliğinde:
Düşünmenin ve dokunmanın gücü.

Nörolog Dr. Marjolein Kammers başkanlığındaki ekip fiziksel beden ile zihinsel bedenin nasıl ortak çalıştığını bilimsel olarak ortaya koyan bir araştırmaya imza attı.

Londra Üniversitesi Nöroloji Bölümü' nden bilim insanları, karmaşık bir fiziksel duygu olan ağrıyı azaltmak için "kendine dokunma" yı kullandı.

"Yaralandığınızda veya bir elinizi kestiğinizde ilk yapacağınız şey nedir? sorusunu yönelten Dr. Marjolein Kammers, "Yaralandığınızda veya herhangi bir sebepten dolayı ağrınız olduğunda  elinizi ağrıyan yerin üzerine koyun, ağrınız hafifleyecektir" diyor.

Dr. Kammers' e göre, insanların ağrıyan yerlerine ellerini götürmesi otomatik olarak düşünce gücünü harekete geçiriyor ve kişinin, o noktaya yoğunlaşmasını sağlıyor. Bu da beynin, bedensel duyumsal korteks denen somatosensory cortex bölgesini aktive ederek oluyor. Çalışmayı yapan uzmanlar, araştırmaya katılan  hastalardan ellerini ağrıyan yerlerinden çekmeleri istendiğinde ve bir başkasının elinin o bölgede tutulması halinde ağrıda artış olduğunu belirtiyor.

Kammers bunu, "Düşünce gücü ile fiziksel ve zihinsel bedenin ortak çalışması sonucu gelişen içgüdüsel bir tavır" olarak nitelendiriyor. Tıp dünyasında ağrı kontrolünün, ağrı kesicilerden ziyade düşünce gücüyle yapılması da aynı esasa dayandırılıyor. Ayrıca, kaza veya ameliyat sonrası kaybedilen uzuv ya da organın hala ağrıdığını hissetmenin de fiziksel aktivitelerin yanı sıra düşünce gücüyle oluşturulmuş ve "fantom ağrı" olarak isimlendirilen merkezi ağrılar olduğu belirtiliyor.

Nörolog Dr. Marjolein Kammers ve ekibinin yaptığı ısı çalışmasının sonuçları da bir hayli ilginç. Çalışmada, sadece bir tanesinin yakıcı özelliği bulunan 3 ayrı sıcaklıktaki noktaya elin 3 parmağı değdiriliyor. Diğer iki nokta soğuk olduğu halde kişi, 3 parmağı da yanmış gibi tepki gösteriyor. Hatta hiç yanmamış parmakları, yanmış parmakla birlikte su bile toplayabiliyor.

Bilimsel anlamda bunun açıklamasını tam olarak yapamayan araştırmacılara göre bu durum, hastaların düşünce güçleriyle kendi kendilerini hastalandırabildikleri gibi aynı güçle kendi kendilerini tedavi edebileceklerinin de göstergesi.

Bilimin ve Tıbbın açıklamakta zorlandığı şeylerden biri olan bu durumu kötüye kullanabilecek şarlatanlara karşı uyanık olmakta yarar var. Unutmamak gerekir ki, düşüncelerimizle kendimizi hasta edebiliyorsak, yine düşüncelerimizle kendimizi iyileştirebiliriz de. Araştırma sonucu da bunu kanıtlamamış mıdır? İyi düşün, iyi ol.


Kaynak: Araştırma için;  www.ntv.com.tr - Tülay Karabağ
  
 



 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder