17 Mart 2015 Salı




GENEL  KÜLTÜRE  DAİR


Blogumun adının hakkını vereyim değil mi? İşte, genel kültürle ilgili kolayca ulaşamayacağınız, göz ardı edebileceğiniz  birkaç bilgi. Buyrun, okuyun.



- Tulipomania (lale çılgınlığı)  tabiri, Hollanda' da özellikle 1636-1637' de lale soğanına artan ilginin lale fiyatlarında inanılmaz artışlara neden olmasına karşılık olarak kullanılmaktadır. Bu terim sonradan ekonomik patlamalar için bir metafor olarak da kullanılmıştır.


- Gümüş, ısıyı ve elektriği en iyi ileten element olup, aynı zamanda bütün elementler arasında en yansıtıcı olandır. Gümüş süs amaçlı kullanımının yanısıra günümüzde en çok fotoğraf endüstrisinde, uzun ömürlü pillerde ve güneş panellerinde kullanılıyor.

Gümüş, suyu sterilize etme gibi ilginç bir özelliğe sahiptir.Bunun için de çok küçük miktarlar (suyun yüz milyonda biri gibi) yeterlidir .Heredot M.Ö. 5.yüzyılda Pers Kralı Kiros' un özel bir akarsudan alınıp kaynatılarak gümüş kaplara kapatılan kendi su rezerviyle dolaştığını bildirdiğinden beri bu çarpıcı gerçeği biliyoruz.

Hem Romalılar hem Yunanlar, gümüş kaplara konan yiyecek ve içeceğin çabuk bozulmadığını fark etti. Gümüşün güçlü anti-bakteriyel özelliklerinden, bakteriler keşfedilmeden yüz yıllarca önce yararlanıldı. Bu durum aynı zamanda, neden eski kuyuların dibinde genellikle gümüş para bulunduğunu açıklayabilir.

Gümüş, bakterileri laboratuvarda kesinlikle öldürse de, aynı şeyi vücudumuzda yapıp yapmayacağı tartışmalıdır. Gümüşün sahip olduğu farz edilen avantajlardan birçoğu kanıtlanmamıştır. ABD Gıda ve İlaç İdaresi(FDA), şirketlerin gümüşün sağlık açısından taşıdığı yararların reklamını yapmalarını yasaklamıştır.

Arjiri denilen ve suda seyreltilmiş gümüş parçacıklarının vücuda girmesinden kaynaklanan hastalığın en açık belirtisi göze çarpan mavi bir deridir.

Öte yandan, gümüş tuzu yüzme havuzlarında klorun yerine kullanılabilecek güvenli bir maddedir ve ABD' de atletlerin ayaklarının kokmasını önlemek için çoraplarına gümüş doldurulur.

- Gezegenimizi tehlikeli morötesi radyasyondan koruyan ve gittikçe küçülen ozon tabakası, teneffüs edildiği takdirde öldürür. Bu tabaka Dünya' nın yüzeyinden 24 km yukarıdadır ve hafiften sardunya çiçeği gibi kokar.

Ozon, 1840' ta Alman kimyager Christian Schönbein tarafından keşfedildi.Elektrikli aletlerden kolay kolay geçmeyen tuhaf kokuyu inceleyen Schönbein, bir gaz (O3) buldu ve buna Yunanca "koku" (ozein) anlamına gelen ozon adını verdi.

Ozon, beyazlatıcı olarak ve içme suyundaki bakterileri öldürmek için klorun sağlığa daha az zararlı bir alternatifi olarak kullanılır. Ozon aynı zamanda, televizyon ve fotokopi makinesi gibi yüksek voltajlı elektrikli aletler tarafından da ortaya çıkarılır.

Meşe ve söğüt gibi bazı ağaçlar ozon çıkarırlar ve bu, civardaki bitkileri zehirleyebilir.

- Çalışmak; içki, uyuşturucu ya da savaştan çok daha fazla insan öldürmektedir.

Her yıl yaklaşık iki milyon insan, işle ilgili kazalar ve hastalıklar yüzünden hayatını kaybediyor; buna karşılık savaşlarda her yıl 650.000 kişi ölüyor.

Tüm dünyada en tehlikeli işler tarım, madencilik ve inşaat sektörlerindedir. Ölüm riski, Duckworth ölçeği (Royal Statistical Society dergisi editörü Dr. Frank Duckworth tarafından tasarlandı) kullanılarak hesaplanabilir. Bu ölçek, herhangi bir eylem sonucundaki ölme ihtimalini ölçer. En güvenli eylem türü 0 skorunu verirken, sonucun 8 çıkması eylemin kesin ölümle sonuçlanacağı anlamına gelir.

Tek başına değerlendirildiğinde, en tehlikeli işin, Bering Denizi' nde çalışan Alaskalı yengeç avcılarına ait olduğu söylenir.

- Herber Spencer (1820-1903) her biri çocukken ölen dokuz kardeşin en büyüğüydü. İnşaat mühendisliği eğitimi gördü; filozof, psikiyatr, sosyolog, iktisatçı ve mucit oldu. Yaşamı bounca bir milyondan fazla kitabı satıldı ve evrimci teoriyi psikoloji, felsefe ve toplum çalışmalarına uygulayan ilk kişi oldu. 

"En güçlünün hayatta kalması" tabirini, Darwin' in "doğal seçilim" teorisinden etkilenerek ilk kez Principles of Biology (Biyolojinin Prensipleri) (1864) kitabında kullanmıştır.

Ataşı icat eden de odur. Bu gerece "Spencer' ın Tutturma İğnesi" ve bürosu Londra Strand' de olan Ackermann adında bir imalatçı tarafından modifiye edilmiş bir kopça makinesinde üretiliyordu.

Ataşlar İkinci Dünya Savaşı sırasında Norveçlilerin Alman işgaline karşı direnişinin duygusal bir sembolüydü. Sürgüne gönderilmiş olan Kral VII. Haakon' un yasaklanan rozeti yerine yakalarına ataş takıyorlardı. Daha sonraları Oslo' da Johann Vaaler' in anısına dev bir ataş dikildi.


Kaynak: Cahillikler Kitabı - John Lloyd ve John Mitchinson (NTV Yayınları) 



2 yorum: