10 Eylül 2014 Çarşamba




CEMAL SÜREYA' DA DAĞLARCA KİTABINDAN


Günbegün, İnternette, Sosyal Medya' da yazar ve çizerlerin artmasının nedenini, insanların duygu ve düşüncelerini kolay yoldan, meşakkatsiz ve hızlı bir şekilde takipçilerine ulaştırmasına bağlarsam sanırım yanlış tespit yapmış olmam. Cemal Süreya' nın günlüklerini okurken ister istemez eski günlerde roman ve şiir yazanların kitaplarını bastırmak için yaşadıkları zorluklar nedeniyle yazmayı bırakacak raddeye gelmeleriyle bugünkü durumu karşılaştırma olanağı buldum. Bu bağlamda, kitap ya da şiir yazmak isteyenlere, yazıp da bastırmak için yayınevi bulamayanlara veya yazmak için cesareti kırılanlara örnek olacak yazar ve şairleri tanıtmak istiyorum, bu yazımda.

Leyla Şahin, Cemal Süreya' da Dağlarca kitabında, Cemal Süreya' nın günlüklerinden alıntılar yapmış. Günlüklerinden birinde Cemal Süreya, Şair Faruk Ergöktaş' ın son zamanlarda daha çok romanla ilgileniyor oluşunu ve başvurduğu yayınevlerinden eli boş dönüşünü yazmış ve ona yeni bir romana başlamasının en iyi kurtuluş yolu olduğunu, bir gün yayın olanağı elde ederse elinde birkaç kitap bulunmasının fena olmayacağını belirterek şöyle devam etmiş günlüğüne:

"Sanatçı, yapıtının, hele ilk yapıtının basılmamasından ötürü hiç yüksünmemeli diyorum. Nice büyük yazarların en önemli yapıtları geri çevrilmiştir. Sözgelimi Proust' un ilk denemelerini Gallimard basmak istememişti. Nietzsche, Zerdüşt Böyle Dedi' yi basacak yayıncı bulamamıştı. Rimbaud da öyle. Cehennemde Bir Mevsim' i kabul ettirmek için birçok yayıncının kapısını çalmış, hepsinden eli boş dönmüştü; sonunda kitabı kendi adına yayımlamak zorunda kalmıştı.Üstelik, ufak, oylumlu bir kitaptı Cehennemde Bir Mevsim. Ya Lautreamont' a ne dersiniz, o da, o ünlü, o dev soluklu tek yapıtına, Maldoror' un Şarkıları' na hiçbir yayıncının ilgisini çekmeyi başaramamıştı. Bunlar en büyük sanatçılar. Yapıtları da bugün kapışılan yapıtlar, kaynak yapıtlar. Daha nice sanatçı vardır böyle. Bugün ülkemizde çekmecelerde duran yapıtların sayısını biliyor muyuz?

Ama güçlü bir yapıtın eninde sonunda zaferi kazanacağı da bir gerçek. Belki ortalama bir yapıt arada kaynayabiliyor, eşitleri arasında gerilere itilebiliyor, ama güçlü, sağlam, özgün bir sanat ürünü sonunda mutlaka hakkını alıyor. Nahit Sırrı Örik, Sait Faik' in ilk öykülerinin Varlık dergisince geri çevrildiğini anlatmıştı bir gün. Ama ne oldu, sonunda Sait Faik' i Türk okuruna tanıtan, yayan kurum yine Varlık oldu. Sanırım, bundan bir iki yıl önceye dek Salah Birsel kitaplarını daha çok kendisi basmak zorunda kalan bir sanatçıydı. Bugünse aranan bir yazar (ayrı ayrı yayınevlerinde  üç ayda üç ayrı kitabı basılıyor). Ahmed Arif' in şiir kitabına uzun süre alıcı çıkmamıştı. Hatta, anımsıyorum, sekiz yıl kadar önce en tutarlı yayıncılarımızdan birine onun kitabını basmak için niçin girişimde bulunmadığını sormuştum. Pek ilgilenmemişti bu sorumla. Bugün Ahmed Arif 9. baskıda. Ahmet Say' dan  da söz edeyim yeri gelmişken. Ahmet Say bugün benim beğendiğim öykücülerin başında geliyor. Öykü kitabı bir yayınevince geri çevrildi. Birkaç güne dek başka bir yayınevinden bir romanı çıkıyor. İnanıyorum, birkaç yıl içinde öykü kitapları kapışılacak. O yayınevi de öykülerini basmak isteyecek. Şimdilerde Ahmet Hamdi Tanpınar' ın yapıtları üstünde çok duruluyor. On yıl önce, hele on beş yıl önce öyle miydi acaba? Mektuplarını okuyun, Yeditepe' de tek şiir kitabının nasıl güçlükle yayımlanabildiğini göreceksiniz. Geçenlerde bir yazımda Vedat Türkali' nin Bir Gün Tek Başına adlı yapıtının ödül kazanmasaydı, belki de basacak yayınevi bulamayacağını söylemiştim. gerçekten bulamayabilirdi. Ama öyle mi kalırdı? Bir gün bir yerden, belki de başka bir yapıtıyla fışkırırdı Vedat Türkali. Oğuz Atay için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Halikarnas Balıkçısı Ötelerin Çocuğu' nu kaçta yazmış? Kitap kaçta yayımlanmış?

Fazıl Hüsnü Dağlarca ilk şiirleriyle ilgi toplamış, ünlü yazarlarca gazetelerde önerilmiş, övülmüş bir şair. Sanırsam, onun ilk kitapları da kendi basımıdır.

Yayıncıların türlü ölçüleri, ayrı bir çevreleri olduğu doğru. Kimi zaman, hatta çoğunca, kötü edebiyatı finanse ettikleri de doğru. Ama güçlü sanatçının er geç kendine yol açabildiği de doğru. Gresham yasasının bir sınırı var burada: Kötü edebiyat iyi edebiyatı kovabilir; ama bir süre için."

Roman, öykü, şiir yazıp da okura uzanamayan ve bu nedenle bir yenisini yazmak için oturamayan, yayınevlerinden eli boş döndüğü için kötümserliğe kapılan genç yetenekler, yılmayın, vazgeçmeyin, yazmaya devam edin ve yazdıklarınızı cesur bir biçimde çekmecelerinizden çıkarın. Yayınevleri basmıyorsa kitaplarınızı, internette paylaşın; kolay ve hızlı yoldan. Birileri mutlaka okur nasılsa...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder