4 Haziran 2013 Salı






BENDEN  SELAM  OLSUN  BOLU  BEYİ' NE

(KÖROĞLU DAĞI)



İnsan, yaşamında bir kez olsun zirvede olmanın hazzını yaşamalı diye düşünüyorum. Tabii ki, dağların zirvesinden söz ediyorum. Yoksa, özel yaşamında, iş yaşamında  bu hazzı yaşayanlar mutlaka olmuştur. Ben de,  ilk zirve deneyimimi yaşamak için Köroğlu Dağı' na çıkacak olan Dağcılık Kulübüne baş vurduğumda heyecanlıydım; zirveye çıkabilecek miydim, çıktığımda neler hissedecektim ve en önemlisi hava koşulları zirve için müsait olacak mıydı?

2 Haziran' da, günlük güneşlik bir havada sabah erkenden  Bolu' ya doğru yola koyulduk. Bolu' nun Kıbrısçık ilçesini geçtikten sonra, tırmanışa başlayacağımız dere yatağına indik. Köroğlu Tepesi' ni henüz uzaktan görüyorduk. Parkurun belli bir seviyeye kadar olan kısmını ormanda; çamların  arasında, dökülmüş kozalaklar ve kahverengi iğne yapraklarından oluşan kaygan bir zeminde tırmandık. Sonra irili ufaklı kayaların oluşturduğu zeminde tırmanış devam etti. Bu arada, hava muhalefet etmeye başladı; tırmanış başladığında hafif çiseleyen yağmur, yükselti arttıkça şiddetini artırıyordu. Böyle devam ederse zirve yapmak imkansız gibi gözüküyordu, dağın özelliğinden dolayı. Şanslıydık, şiddetli rüzgar ve yağmura rağmen zirve yapabildik: 2499 metre yükseklikte Köroğlu Tepesindeydik. Zirvede kendimi bir kartal gibi güçlü ve özgür  hissettim, sınırlarımı zorlamanın getirdiği özgüvenle artık, her güçlüğü aşabilirdim. Tepeden aşağıya bakarken korksam da,  kollarımı iki yana açarak kartal gibi süzülmeyi hayal ettim ve Köroğlu' nun şu dizelerini  geçirdim aklımdan: " Benden  selam olsun Bolu Beyi' ne. Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır." Hayalim kısa sürdü, zirvede fazla kalamadık. Çünkü, rüzgar şiddetlendi ve yağmur doluya dönüştü. Ani olarak düşen hava sıcaklığı nedeniyle sanki kış geri gelmiş gibiydi; ellerim, yüzüm adeta buz kesti. Öyleki, zirvenin altında rüzgara açık bir şekilde otururken ve yağmurla karışık dolu keskin bir bıçak gibi yüzüme çarparken sandiviçimi çantamdan zor çıkarabildim. Rüzgar çıldırmışçasına estiği için neye el atsam uçuyordu. Benim için unutulmayacak bir öğlen yemeği oldu. Mola kısa sürdü ve inişe geçtik. İnişler daha yorucu ve zor olsa da beni fazla yormadı. Orta derecenin üstü zorlukta olan bir parkurdan inişi gerçekleştirdik.  Gördüğüm şelalenin sesi ve güzelliği tüm yorgunluğumu unutturdu. İlk zirvem, güzel bir deneyim ve anı oldu benim için.

 Oldum olası efsanesi,destanı olan dağları severim. Bu dağların yaşadığına inanırım ve efsaneleri kulaktan kulağa aktarıldıkça yaşayacaklarına. Onlar, efsanelerin canlı tanıklarıdır bana göre. İşte bu nedenledir ki, ilk zirvemi Köroğlu Dağı' nda yapmak istedim.Köroğlu kavganın, özgürlüğün sembolüdür halk arasında. Halk O' nu sever. Çünkü zalim Bolu Beyi' ne baş kaldırmıştır. Baş kaldırı sebebi  babasının intikamını almak için önce kişisel olsa da, daha sonra zenginden alıp fakire dağıttığı için toplumsal ve siyasal bir boyuta dönüşmüştür. Ruşen Ali' yi Köroğlu olarak ünlendiren de sanırım bu dönüşüm olmuştur. Öyleki, efsane 16. yy' dan günümüze, taşıdığı mitolojik unsurlarla birlikte ulaşmış ve dağlar var olduğu sürece de yeni nesillere ulaşmaya devam edecektir.


İlgilenenler için: Köroğlu Dağları İç Batı Karadeniz' deki sıradağlardır. İç Anadolu Bölgesini, Karadeniz Bölgesine bağlayan bu sıradağların en yüksek noktası Aladağ kütlesi üzerindeki Köroğlu Tepesi(2499 m) ' dir.

Köroğlu Destanı, kahramanı Ruşen Ali' nin ve babası Koca(seyis) Yusuf' un Bolu Beyi ile mücadelelerini ele alır. Kahramanı 16. yy' da yaşamış Halk Ozanı Köroğlu' dur ( Ruşen Ali). Bu destan Yaşar Kemal' in "Üç Anadolu Efsanesi" kitabında anlatılmaktadır.

Köroğlu' nun atı " Kırat" da ünlüdür.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder