12 Ağustos 2024 Pazartesi

 


ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇILIĞINDAN PADİŞAH BAĞIMLILIĞINA BİR NAMIK KEMAL PORTRESİ




Hıfzı Topuz'un "Vatanı Sattık Bir Pula / Namık Kemal'in Romanı" adlı kitabını okuyorum. Ünlü vatan şairimizin mektuplarından ve dostlarının anılarından yola çıkan yazar, Namık Kemal'in biyografisini yazmış. Kitabı okudukça vatan şairini daha yakından tanıma fırsatı buldum. Ve hakkında birçok şeyi bilmediğimi fark ettim. İşte Namık Kemal'in yaşamından kısa bir özeti okumanıza sunuyorum.

21 Aralık 1840'da Tekirdağ'da doğan bebeğe, doğumundan birkaç gün sonra babasının götürdüğü bir derviş tarafından Mehemmed Kemal adı verildi. Beş yaşına geldiğinde, dedesi Abdüllatif Paşa'nın evine gelen ünlü şair Eşref Paşa, çocuğun adını hiç beğenmedi ve bu ele avuca sığmaz çocuğa yeni bir ad buldu: Namık Kemal. 

Dedesi Abdüllatif Paşa Sofya Mutasarrıfı iken bu deli dolu gencin kadınlara olan ilgisini fark ederek Namık Kemal'i genç yaşta evlendirmeye karar verir. Uygun bir aday olarak da Niş Kadısı Mustafa Ragıp Efendi'nin on iki yaşındaki kızı Nesime'yi seçer ve torununu evlendirir. Bu evlilikten Namık Kemal'in kızı Feride ve oğlu Ali Ekrem dünyaya gelir.

Namık Kemal 21 yaşına girdiğinde dedesinin dostlarının yardımıyla Tercüme Odası'nda işe başlar. Tasvir-i Efkar gazetesini çıkaran Şinasi ile tanışınca Tercüme Odası'ndaki işinden ayrılır ve Şinasi'nin yanında gazeteciliğe başlar. Gazetede yayımlanan yazılarını beğenenlerin başında Veliaht Murat Efendi geliyordu. Sonraki günlerde Namık Kemal, Veliaht Murat Efendi ile yakın dostluk kurarlar.

Mısır Hidivi'nin kardeşi Mustafa Fazıl Paşa'nın maddi yardımlarıyla Padişah Abdülaziz'in baskıcı yönetimine karşı özgürlük mücadelesi vermek üzere başta Namık Kemal olmak üzere Ziya Paşa, Ali Suavi, Agah Efendi, Mehmet, Reşat ve Nuri beyler yurt dışına kaçarlar. Ve Paris'te "Yeni Osmanlılar Cemiyetini" kurarlar. Yayımladıkları Hürriyet gazetesini gizli yollardan İstanbul'a ulaştırırlar.

1870 yılında Almanlar Paris'i işgal ettiğinde Yeni Osmanlılar Cemiyeti dağılmıştı. Bunun üzerine Namık Kemal, yurt dışında mücadelesini sürdüremeyeceğini anlayınca İstanbul'a döner.  

Bağdat Valiliği'nden istifa eden Mithat Paşa, Padişah Abdülaziz ile görüştükten sonra sadrazamlığa getirilir. Namık Kemal'in İstanbul'da kalmasını istemeyen Mithat Paşa (Kendisinin Yeni Osmanlılarla ilişkisi varmış gibi bir algı yaratılmasın diye) Namık Kemal'in daha önce atandığı Gelibolu Mutasarrıflığı görevine başlamasını sağlar. Namık Kemal, Gelibolu'da halk tarafından sevgi ve saygıyla karşılanır ve görevine başlar.

Padişah Abdülaziz, görülen kuduz vakası nedeniyle Namık Kemal'i Gelibolu Mutasarrıflığı görevinden alır.  Namık Kemal de 23 Aralık 1872'de İstanbul'a döner.. Namık Kemal'in Gelibolu Mutasarrıflığı  üç ay sürmüştü. Tıpkı Mithat Paşa'nın sadrazamlığının üç ay sürmesi gibi.

İstanbul'a döndükten dört ay sonra Namık Kemal "Vatan yahut Silistre" oyunu nedeniyle Magosa'ya sürgüne gönderilir. Oyun; 1853 yılında Osmanlılarla Rusya arasında çıkan Kırım Savaşı sırasında Silistre'nin düşman tarafından kuşatılmasını, gönüllü olarak cepheye giden İslam Bey ile Zekiye'nin vatan sevgisini anlatır. Güllü Agop'un Gedikpaşa Tiyatrosu'nda sahnelediği (20 Mart 1873 günü) oyun bittikten sonra yer yerinden oynar. Halk sokaklara dökülür. "Yaşasın vatan! Yaşasın Millet! Yaşasın Namık Kemal!" nidaları sokakları inletir. Bu arada elli-altmış kişilik bir grup da "Allah muradımızı versin! Muradımızı isteriz!" çığlıklarıyla İbret gazetesine doğru yürür. Hükümet telaşa düşer. Halkın istediği Murat, Veliaht Murat Efendi'ydi. Oysa oyunda Murat Efendi'nin hiç adı geçmiyordu.  Öncelikle İbret gazetesi kapatılır ve Namık Kemal tutuklanır. 10 Nisan 1873 tarihinde yayınlanan bir fermanla Namık Kemal Kıbrıs'a sürgüne gönderilir.

Namık Kemal Magosa'da zor şartlar altında üç yıl geçirdi. 1876 yılında Padişah Abdülaziz tahttan indirildi. Veliaht Şehzade V. Murad tahta çıkınca Namık Kemal de İstanbul'a döndü. Fakat V. Murad'ın padişahlığı 93 gün sürdü. Geçirdiği ruhi bunalımlar sonucunda tahttan indirildi ve yerine Anayasa'yı kabul edeceğini söyleyen Abdülhamid tahta geçti.

Abdülhamid'in şehzadeliği sırasında araları iyi olmayan Namık Kemal'in yaşamı, Abdülhamid'in tahta çıkmasıyla  birlikte değişti. Tabii ki özgürlük düşünceleri de.  Hatta, Namık Kemal İstanbul'da bulunduğu sıralarda Abdülhamid'in ölen kızı Behice Sultan için padişahın isteği üzerine bir şiir yazmıştı. Hacı Arif Bey tarafından bestelenen bu şiirin adı "Olmaz ilaç sine-i sad pareme / Çare bulunmaz bilirim yareme" idi.    

Abdülhamid tahta çıktıktan bir süre sonra, Namık Kemal'i Şurayı Devlet Danıştay üyeliğine getirdi. Birkaç ay sonra da Namık Kemal ile Ziya Paşa'yı yeni anayasanın hazırlanması için oluşturulan komisyon üyeliğine atadı. Bu görevlerin yanı sıra Padişah Namık Kemal'i Asakir-i Milliye ve Tercüme Cemiyeti üyeliğine de atadı.

Ziya Paşa ile birlikte hazırladıkları anayasayı onaylamayan Padişah Abdülhamid  Namık Kemal'i 1877'de Midilli'ye sürgüne gönderdi. Ziya Paşa'da Adana Valiliğine atandı. Böylece padişaha muhalif oldukları düşünülen kişiler İstanbul'dan uzaklaştırılmış oluyordu. 

Üç yıl Midilli'de sürgün hayatı yaşayan Namık Kemal, Mahmut Nedim Paşa'nın sadrazam olmasından sonra Midilli Mutasarrıflığına atandı. Namık Kemal mutasarrıflığa atandığını öğrenir öğrenmez 27 Aralık 1879'da padişaha bir teşekkür mektubu yazdı. "Saadetlü Efendim Hazretleri" diye başlayan bu mektubunda Namık Kemal, Abdülhamid'in lütufkarlığını belirttikten sonra ona sadakatinin ve bu bağlılığının sonuna dek devam edeceğini de vurguluyordu, diye yazan Hıfzı Topuz, şöyle bir yorumda bulunuyor: "Namık Kemal'in yaşamında yeni bir dönem başlıyordu: Özgürlük değil, bağımlılık dönemi. Kemal artık eskisi gibi başkaldıran, saltanata meydan okuyan değil, durulmuş, Abdülhamid'e bağlanmış, iktidarın güvenini kazanmış, sorumlu bir devlet adamı olmuştu. Oysa onun mutasarrıflığa atanması belki de Avrupa'ya kaçmasını önlemek içindi. (s.201)

Beş yıla yakın yaptığı Midilli Mutasarrıflığı döneminde Namık Kemal, Abdülhamid'e on mektup yollayarak kendisine sadakatini bildirdi. İşi o kadar ileri seviyeye vardırdı ki kızı Feride'yi evlendirmek için padişahtan izin istedi. Padişah izin verince de Feride'yi Rıfat Bey'le evlendirdi. Yeni Osmanlılar Cemiyetindeki arkadaşları Namık Kemal'in böylesi dönüşünü (özgürlükten yana değil, padişahtan yana olmasını) sert bir dille eleştirdiler.

Namık Kemal'in Midilli adasında düzeni ve adaleti sağlamak için yaptığı düzenlemelerden rahatsız olan bazı çevreler kendisini saraya şikayet eden telgraflar çektiler. Bunun üzerine Namık Kemal Rodos Mutasarrıflığına atandı. Rodos'u pek sevmeyen Namık Kemal bir süre sonra, Sakız'a atandı. Sakız adasına gittiğinde hastaydı. 2 Aralık 1888'de hayata gözlerini yumdu. Cenazesi oradaki caminin haziresine gömüldü. Padişah Abdülhamid'in Namık Kemal'e son hediyesi ise, oğlu Ali Ekrem'i Mabeyin Katipliğine ataması oldu.

Namık Kemal'in yakın arkadaşı Ebu Ziya Tevfik, şairin Gelibolu'da Bolayır'a gömülmek istediği vasiyetini biliyordu. Hemen Mabeyin Başkatipliğine başvurarak mezarın Bolayır'a naklini istedi. Cenaze ertesi gün gemiyle Bolayır'a taşındı. Ve Gelibolu Fatihi Süleyman Şah'ın mezarının yanına gömüldü. Padişahın emriyle oraya yapılan türbenin Projesini ise henüz yirmi yaşında olan Tevfik Fikret çizdi.

"48 yıllık hayatının 18 yılı sürgünlerle geçen vatan şairinin son dokuz yılı devlet hizmetinde geçti. Düzenden yana oldu, padişaha övgü dolu mektuplar yolladı. Devleti kurtarmaya çalışan üst düzeyde bir kahraman konumundaydı" diye yazar Hıfzı Topuz kitabının başında. Sanki bu paragraf, Vatan Şairinin hayatının özeti gibidir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder