25 Haziran 2024 Salı

 



JAPONLAR HAKKINDA AZ BİLİNEN GERÇEKLER



Japonya hakkında bildiğimizi zannettiğimiz çoğu şeyin gerçekle uzaktan yakından alakası olmadığını, "TARİHİN GİZEMİ" adlı kitabı okuduktan sonra öğrendim. Öğrendiklerimi de sizinle paylaşmak isterim. :)

- Suşi çiğ balık değil, sirkeli pirinç ile yapılan her yemeğe verilen isimdir. Sashimi, yani ince ince dilimlenmiş çiğ balık (ya da ara sıra çiğ et) içerebilir de içermeyebilir de.

- Sake pirinç şarabı değil, daha keyif verici bir içkidir. Daha ziyade sert bir biraya benzer.

- Japonya'da hiç kimse, Avrupa'da uydurulup yanlış kullanılmaya başlayana dek Ninja diye bir kelime duymamıştır.

- "Ninja" ilk kez Ian Fleming'in yazdığı İnsan İki Kere Yaşar (1964) romanında kullanıldı. "Nin" (gizli) ve "ja" (insan) demek olan bu tabir, İngilizce konuşan Batılıların icadıydı. 

- Japon sözcüğü Çin menşeili, yani Çinlilerin Japonlar için kullandığı bir tabirdir. Oysa eski zamanlardan beri yerli halkın adı Nippon ya da Nihon olmuştur ve "güneşin doğduğu yer" anlamına gelir. "Japon" sözcüğüyse birçoğu için ekmek anlamına gelir.

- Siyah giyimli katil imajı da oyuncuların sahne değişimi sırasında sahneyi terk etmedikleri geleneksel kabuki tiyatrosunda doğmuştu. O zamanlar sahne görevlileri oyun esnasında sahnede gerekli değişiklikleri yapar fakat seyirciye hikayede yer almadıklarını belirtmek için hep siyah giyinirlerdi. Dolayısıyla eğer hikayede olaya diğer oyunculara görünmeden dahil olacak bir katil de varsa o da görünmez olduğu intibasını vermek için siyah giyinirdi. Ne yazık ki Batılılar bunu anlamadan Japonların kiralık katillerinin her zaman siyah giyindiğini sanarak Japonlarla ilgili filmlerinde katillere siyah giyindirmişlerdir.

- Batıda geyşalar beyaz yüzlü, kat kat giyinen, zarif ve pahalı seks işçisi kadınlar olarak bilinirdi. Bu algının baştan aşağı yanlış olması, Japonya'da bunun cahillik ve hakaret olarak kabul edilmesi bir yana, aslında geyşalar eskiden erkekti ve hala da bir kısmı öyledir.

- Geçmişleri 13. yüzyılın başlarına dek uzanan geyşanın kelime anlamı sanatta becerikli, sanat ustası demek olup geyşalık mertebesine ulaşabilmek için beş yıl ücretsiz çalışmak zorundaydılar. 18. yüzyıla dek geyşaların tümü erkekti. Geyşalar çay evleri gibi yerlerde toplanan gruplara müzik yapmak, şiir okumak ve açık seçik fıkralar anlatmak üzere tutuluyorlardı. Kadın ya da erkek herhangi bir geyşanın bir konukla para karşılığı yatmasını beklemek, Batı'da ünlü bir opera divasının özel ve prestijli bir gösteride para karşılığı biriyle yatmasını beklemek gibi bir şeydir.

- Bir geyşanın marka değeri ciddi bir makyaj rutinine bağlıdır. Yüzlerini beyaza boyamak için pirinç unu ile yapılmış fondöten kullanırlar. Beyaz maske, uguisu no fun yani bülbül kakasıyla çıkıyordu. 

- Çırak geyşalara "Maiko" deniyor.


Kaynak: Graeme Donald - TARİHİN GİZEMİ, Geçmişteki Efsanelerin Ardındaki Hakikatler. Çeviri: S.Emre Bekman.


11 Haziran 2024 Salı

 


PEYOTE KAKTÜSÜNÜ TOPLAMAK İÇİN YAPILAN UZUN HAC YOLCULUĞU




Değişik coğrafyalarda farklı dinlerde yürüyerek yapılan uzun hac yolculuklarını okurken binlerce yıldır devam eden bir hac yolculuğu ilgimi çekti. Çünkü bu hac  yolculuğu peyote denilen bir kaktüsü toplamak için gidiş-dönüş 800 kilometrelik bir yolu yürümeyi gerektiriyordu. Bu bitkinin özelliği neydi ki, bunca yol yürünüyordu ve  kaktüsü toplamak için dini ayinler yapılıyordu? 

Peyote kaktüsü hakkında kısa bir bilgi verdikten sonra, bu bitki için yapılan hac yolculuğuna değineceğim. Lophophora williamsii veya peyote, meskalin ve benzeri psikoaktif alkaloidleri içeren küçük ve dikensiz bir kaktüs türü. Peyote Nahuatl veya Aztek dilindeki peyötl kelimesinden türetilmiş İspanyolca bir kelimedir ve "parıltılı" anlamına gelir. Peyote Meksika'ya ve Güneybatı Teksas'a özgüdür. (Vikipedi)

Meksika yerlileri kanıtlara göre 5.000 yıldır dini törenlerde ve çeşitli fiziksel hastalıkların tedavisinde içeriğinde meskalin bulunan peyote kaktüsünü kullanmışlardır. Hac yolculuğu bir kozmik yeniden doğuş ütopyası da barındırır diye yazan Frederic Gros, şöyle anlatır peyote hac yolculuğunu: "Bu ütopya, Meksika'daki Huichol halkının gerçekleştirdiği büyük peyoto yürüyüşü için bilhassa geçerlidir. Sierra Madre sıradağlarında yaşayan bu topluluk her yıl küçük gruplar halinde, halüsinatif etkilere sahip şifalı bir kaktüs olan peyotenin yetiştiği Potosi Çölü'ne kadar dört yüz küsur kilometrelik taşlı yolları yürüyerek kateder. Sonra topladıkları tomurcukları söğüt sepetlere doldurup şarkılar söyleyerek eve dönerler.

"Bu hac yolculuğunun amacı, peyotenin yetiştiği Wirikuta'ya (Atalar Diyarı) ulaşmaktır. Geçmişten bugüne bu gelenek hiç bozulmamıştır. Bütün anlatıları, tüm korunma ve kurtuluş dualarını bilen şaman kafileye kılavuzluk eder. Hacılar Wirikuta'da üç gün geçirir; söğüt sepetleri dolana kadar kutsal bitkiden toplar, akşamları biraz peyote yer ve gece geç saate kadar ayakta kalırlar. Dördüncü gün eve dönüş yolculuğu başlar. Huicholler bu yolculuğa kendilerine şifa veren, onları canlandıran bir kaktüsü toplamanın yanı sıra dünyanın dönmeye devam etmesini sağlamak için çıkar. Peyote Ateş Tanrı'yı temsil eder; Mısır ve Geyik'le birlikte kutsal üçlüyü oluşturur. Huicholler için atalarının yapmış olduğu ilk hac yolculuğunu tekrarlamak kozmik dengeyi korumak ve evrensel sürekliliği kesin kılmanın bir yoludur. Dünyanın dönmeye devam etmesi için gereklidir yürümek. Hem kişisel hem de kozmik bir yeniden doğuş mitidir." 

(Frederic Gros, Yürümenin Felsefesi. Kolektif.kitap, 23. Baskı.)

Peyote kaktüsünün içinde bulunan meskalin maddesi halüsinojen olduğundan ve uyuşturucu etkisi yaptığından yasaklanmıştır. ABD'de meskalin ürünlerinin kullanımı yasa dışı olmasına rağmen, peyote, Kuzey Amerika Yerli Amerikan Kilise'sinde bir ayin olarak kabul edilmektedir. Peyote dini törenlerde kullanıldığında, 1994 Amerikan Kızılderili Dini Özgürlük Yasası ( AIRFA) uyarınca kontrollü bir uyuşturucu olarak sınıflandırılmasından muaftır.


Görsel: pixabay