BATI ÜLKELERİNDEKİ MAHKEMELERDE YARGIÇLAR NEDEN PERUK TAKIYOR?
Filmlerde izliyoruz. Bazı Batı ülkelerinde mahkemelerde yargıçlar, bize komik gelen peruklar takıyorlar. İkinci kez okumakta olduğum J.J. Rousseau'nun "İtiraflar"ında, kendisini toplumdan soyutlayıp, uzun orman yürüyüşlerine çıkmadan önce kafasına taktığı peruğu bir daha takmamak üzere çıkarıyordu. Bunun bir anlamı olmalı diye düşünüp araştırdım ve çok ilginç nedenlerle karşılaştım. Kitabı ilk okumamda dikkatimi çekmeyen "peruk", ikinci okumamda karşıma dikildi. Bunun içindir ki, ikinci okuma, ilk okumadan daha verimli oluyor.
Gerçek veya yapay saçlardan oluşan peruk, yüzyıllar boyunca bir statü sembolü olmuş ve peruğa dönem dönem değişen anlamlar yüklenmiş. Özellikle yargıçlar ve avukatlar tarafından kullanılan perukların Kanada, İrlanda, Jamaika ve İngiltere'de hala kullanılmasının sebeplerinden biri; gücün ve hukuka saygının bir göstergesi olarak kabul edilmesi. Hatta eğer bir avukat peruk takmazsa mahkemeye hakaret olarak görülüyor. Peruk takmak hakim ve avukatların etnik köken, ırk, maddi güç, sosyal statü ve bunun gibi unsurların tamamından arınmış olarak görevlerini yerine getirdiklerinin bir işareti olarak görsel manada yasanın üstünlüğüne dikkat çekmeyi hedefler.
Diğer bir sebebi de; peruk bir üniforma sayılabilir ve üniforma kullanımı, hangi meslekten olursa olsun düzeni, tertibi ve görev bilincini yansıtır. Hukukçularda bu doğrultuda peruk kullanımını günümüzde hala sürdürmektedir.
PERUK TAKMANIN TARİHİ
Eski Mısır'da havanın aşırı sıcak olması nedeniyle saçlarıyla uğraşmak istemeyenler saçlarını kazıttırıyorlardı. Kazınan saçlarla kel olarak dolaşmak hoşlarına gitmediği ve de yakıcı güneş ışınlarından kafalarını korumak için peruk takmaya başladılar. Ancak alt sınıfla, üst sınıfın taktığı peruklar farklı materyallerden yapılıyordu. Alt sınıf, yün ve yaprak liflerinden yapılmış peruk kullanırken, üst sınıf gerçek saçtan yapılmış peruk takıyordu. Hatta gümüşten yapılan peruklar bile vardı.
Orta Çağ'da ise bitlerden kurtulmanın yolu olarak peruk takıldı. Bit salgını yaygınlaşınca saçlar tıraş edilip peruk kullanıldı. Bir süre sonra peruklar da bitlendi ama peruktaki bitlerden kurtulmak kolaydı; sıcak suya atılan peruklar bitlerden arınıyordu.
Peruk kullanımına neden olan ilginç bir neden de frengi hastalığı idi. 1490'lı yıllarda Avrupa'da yayılmaya başlayan ve cinsel yolla bulaşan frengi, çiçek hastalığı veya Fransız hastalığı olarak biliniyordu ve henüz tedavisi bulunmamıştı. Frengi hastalığının semptomları arasında düzensiz saç dökülmesi ve açık yaralar bulunuyordu. Avrupalılar kel kafalarını ve açık yaraları gizlemek için peruk takmaya başladılar.
1673 yılına gelindiğinde, Fransa'da peruk ustaları için bir lonca kuruldu. Yüz yıl sonra, ülkede 1000'e yakın perukçu vardı. Bu dönemde kellik, bir erkeğin itibarını zedeleyecek şekilde sosyal bir problemdi.
Güneş kral olarak da anılan Fransız Kralı IV. Louis genç yaşta kelleşmeye başlayınca, peruk taktı. 48 tane perukçusu olduğu söylenir. Peruk takması, halk arasında frengi olduğu söylentisine neden olur. Kral bile olsa itibarını korumak için, kelliğini saklamak zorundaydı!
İngiltere'de ise Kraliçe I. Elizabeth'in tahta geçmesiyle, peruk kullanımı hızla arttı. Kraliçenin kendisi kırmızı bir peruk takıyordu. Peruklar daha popüler hale geldikçe, insanların servetlerini sergilemeleri için kullandıkları bir statü sembolü haline gelmişti.
Perukların yaygın olarak kullanılmaya başlaması kuaförlük mesleğinin temellerini de attı. Bu sayede farklı uzunluk, renk ve modellerde peruklar üretilmeye başlandı.
17. yüzyıl, perukların hem kadınlar hem de erkekler için ciddi anlamda popüler hale geldiği bir dönemdi. Bu çağda saç ne kadar kalın ve çoksa o kadar iyiydi. Üst sınıfların dışarıda ve resmi toplantılarda kullandığı "tam peruk", evde takmak için de "küçük bir peruk" olmak üzere iki tür peruğu vardı. 17. yüzyılın başka bir trendi de oldukça şık kabul edilen beyaz peruklardı. Kuaförler daha göz alıcı görünsün diye perukları pudralayıp beyazlaştırıyorlardı.
Peruklar, 18. yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde erkeklerden daha çok kadınların ilgi odağı olmuştu. Aristokrat ve kraliyet kadınları, çeşitli renk ve kokularla (lavanta ve portakal kokulu saç pudrası) bezenmiş peruklar takıyorlardı. Kadın peruklarında, erkeklerdekinden farklı olarak değerli taş ve takılar bulunmaktaydı. İşte bu yüzyılda yapılmış tablolara baktığımızda aristokrat kadınların leylek yuvası gibi görünen süslü peruklarının göz kamaştırması bu yüzdendir.
Günümüzde ise sanatçılar dışında peruk kullanımı yaygın olmasa da saçı dökülenler için peruk kurtarıcı olabiliyor. Bu durum sosyal durum ve statüden çok, kişinin psikolojisi açısından önemli görünmektedir. Teknolojinin gelişmesi sonucunda, son derece teknik ve kullanışlı peruklar üretilmektedir. Ayrıca, peruk takmak istemeyenler için saç ekimi yapılabilmektedir. Bu konuda doktorlarımız oldukça başarılı çalışmalar yapmaktadır.
Kaynak: webtekno.com
İleri okumalar için: Wings, Battle Fields, Byrdie, Lives and Legacies, History of Hats