1 Kasım 2017 Çarşamba




GÜZEL BİR AŞK HİKAYESİ
EROS VE PSYKHE(Aşk ve Ruh)



"Mitolojinin en güzel ve en etkileyici hikayelerinden biridir Eros (Aşk) ve Psykhe' nin (Ruh) hikayesi. Hikayeye kaynaklık eden yer Anadolu ve Ege kıyısında bulunan Miletos(Milet) kentidir. Eros ve Psykhe, hayatımızdaki iki soyut kavramın, aşk ve ruhun somutlaştırılarak hikaye edilmiş hali. Ruh bilimi (psikoloji) kökenini Psykhe'den (Psiko) alır." *

Kadim Anadolu toprakları nice uygarlıklara beşiklik yapmış, nice efsaneler bu topraklarda hayat bulmuş. Ahmed Arif'in dizelerinde dile getirdiği gibi:

"Beşikler vermişim Nuh'a
 Salıncaklar, hamaklar,
 Havva Ana'n dünkü çocuk sayılır,
 Anadoluyum ben,
 Tanıyor musun?"

Anadoluyu tanımak biraz da efsanelerine kulak vermek demektir. İşte o efsanelerden birini, "Eros ve Psykhe'nin hikayesini, okuduğum Paulo Coelho'nun "Casus" adlı kitabından aynen aktaracağım.

"Bir zamanlar güzel bir prenses varmış, fazla bağımsız olduğu için herkesin içine hem hayranlık hem de korku salarmış. İsmi Psykhe'ymiş. Babası, kızı evde kalacak diye telaşa kapılıp tanrı Apollo'ya başvurmuş. Tanrının çözümü gayet açıkmış: Psykhe matem giysilerine bürünüp bir dağın tepesinde yalnız kalmalıymış. Şafak sökmeden hemen önce bir yılan gelip onunla evlenecekmiş. 

Babası Apollo'nun söylediğini yapmış ve kızını dağın tepesine yollamış; kız korku içinde soğuktan ölmek üzereyken bir daha uyanamayacağından emin, uykuya dalmış. 

Ama ertesi gün gözlerini muhteşem bir sarayda açmış, artık bir kraliçeymiş. Her gece kocasıyla buluşuyormuş fakat adamın bir şartı varmış: Psykhe kendisine tamamen güvenmeli  ve asla yüzünü görmemeliymiş.

Beraber geçirdikleri birkaç ayın ardından Psykhe, Eros adındaki adama aşık olmuş. Sohbetlerine bayılıyor, sevişmelerinden büyük haz alıyormuş ve hak ettiği saygıyı da görüyormuş. Ama bir yandan da iğrenç bir yılanla evli olduğu düşüncesi onu çok korkutuyormuş. 

Bir gün merakına yenik düşmüş ve kocasının uyuyakalmasını bekleyip örtüleri kaldırınca mum ışığında inanılmaz güzellikte bir erkeğin yüzünü görmüş. Ama ışık Eros'u uyandırmış ve karısının, koyduğu tek koşulu yerine getirmediğini anlayıp ortadan kaybolmuş. 

Bu efsane her aklıma geldiğinde kendi kendime sorarım: Aşkın gerçek yüzünü asla göremeyecek miyiz? Yunanlıların ne demek istediklerini anlıyorum: Aşk, bir inanç eylemidir ve çehresi daima gizemle örtülmelidir. Yaşanan her an sonuna kadar hissedilmeli; çünkü çözümlemeye ve anlamaya uğraştığımız saniye büyüsü kayboluyor. Uğruna dolambaçlı ve aydınlık yollarında ilerleriz, yeryüzünün en yüksek noktalarına çıkar, denizlerin en derinlerine ineriz ama bunları yaparken bizi idare eden ele daima güvenmemiz gerek. Korkumuza yenik düşmedikçe mutlaka bir sarayda uyanırız; aşkın talep ettiği adımları atmaya çekinir ve ondan her şeyi açıklamasını beklersek hiçbir şeye ulaşamaz hale geliriz.

Aşk kimseye itaat etmez ve sadece gizemini çözmeye çalışanlara ihanet eder." **

Aşk üzerinde insanlık daima kafa yormuştur. Kimi "mit"lerle, efsanelerle, kimi de insanın kimyasıyla ve bilimle açıklamaya çalışmıştır aşkı. En iyisi ben, aşk üzerine söylenmiş sevdiğim bir sözle;  Marcel Proust'un şu sözüyle  sonlandırayım yazımı:

"Sevdiğimiz zaman, aşk o kadar büyüktür ki içimize sığmaz; sevdiğimiz insana doğru yayılır, onda kendisini durduran bir yüzey bulur; bizi gidişten daha fazla büyülemesinin sebebiyse, kendimizden çıktığını fark etmeyişimizdir."




*  Görsel: arkeorehberim.com

** Paulo Coelho - Casus (s:140-141)





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder